02 Kasım 2020 - Pazartesi

Tsunaminin vurduğu Sığacık’a dair…

Yazar - Cennet Yüzer Cankılıç
Okuma Süresi: 6 dk.
835 okunma
Cennet Yüzer Cankılıç

Cennet Yüzer Cankılıç

cankilic@ritimhaber.com -
Google News

“Türkiye’de tsunami olur mu?”

 

Hep olmaz diyorduk, bilim adamları da beklenen büyük Marmara depreminde Japonya ve Endonazya’daki kadar olmasa da küçük çaplı tsunami yaşanabileceğini söylüyorlardı. Ama 2 gün önce İzmir depreminde belki son yüz yılların ilk tsunami felaketiyle karşılaştık. Seferihisar’ın Sığacık kasabası deniz suyunun altında kaldı.

 

Görüntülere baktığınızda 2 katlı evlerin birinci katının sular altında kaldığını, daracık sokaklarından sel gibi deniz suyunun aktığını görünce hayretler içinde kaldık. Hatta engelli yaşlı bir teyzemizi de tsunamide kaybettik.

 

 

Başka ölü ya da  yaralı var mı o bölgede henüz tam bilinmiyor, ama maddi hasarın çok büyük olduğu, kısacası tsunaminin kış aylarında 4 bini zor bulan küçük sahil kasabasını yuttuğu gerçek.

 

Sığacık’ı biliyorum. Ülkemizin turistik bölgesinde nasıl dokunulmadan kalabildiyse kalmış tarihi ve doğal güzellikleriyle ender bakir, şirin mi şirin küçük bir sahil kasabası. Kasaba dediğime bakmayın büyükşehir statüsünde Seferihisar’ın mahallesi olarak geçiyor.

 

İzmir’e 50-55 km. uzaklıkta. 5 yıl kadar önce hafta sonu buranın methini duyduğumuz için gitmiştim.

 

 

Seferihisar  ve çevresi Dünya Cittaslow ağında, yani sakin şehir ağları içinde. Yazık oldu, deprem o güzelliği ve sakinliği  bozdu. Umarım en kısa sürede yaralar sarılır da o eski güzelliğine ve sakinliğine yeniden kavuşur.

 

Sığacık Köyü’nün tarihi de bölgenin tarihi gibi antik dönemlere uzanıyor. Kasabanın merkezinden yarım saatlik yürüyüş mesafesinde, tepede dünya literatüründe yer alan Teos Antik Kenti’nin kalıntılarından bu bölgenin 3 bin yıl öncesine uzandığını ve Kuzey İon İmparatorluğu’nun başkenti olduğu biliniyor.

 

Tarihi derinliğinin dışında bana göre günümüzde Sığacık‘ı önemli kılan iki özelliği var.

 

Birincisi, Selçuklular döneminde Cenevizlilerin ve korsanların saldırılarına karşı yapılmış Sığacık Kalesi. Osmanlılar döneminde Piri Reis tarafından onarılmış. Cumhuriyet döneminde de yeniden restore edilen kalenin içi eski yerleşim yeri. Yani aslında Sığacık’ı özellikli kılan alan da burası.

 

Gittiğimde ben hayran kalmıştım. Evler eski tarihi statüde olduğu için SİT kapsamında ahşap ve hepsi İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin AB kredileriyle aslına uygun restore edilerek yaşam alanı haline getirilmiş. Ortada eskiden köy meydanı diye tabir edilen orta halli bir alan var. Parke taşlarla kaplanmış sokak ve bu meydanda her pazar günü üretici pazarı adı altında yiyecek ve gıda pazarı kuruluyor.

 

Kasabanın nüfusu 4 bin ise o gün inanın bana 4-5 katına çıkıyor. Sanırsınız bütün İzmir oraya akmış. Sadece yerli değil, yabancı turistleri de pazarda alışveriş yaparken görürsünüz. Hatta Ege’nin öbür yakasından bile müdavimleri var.

 

Çünkü, burada her köyden gelen tezgah açıp doğal ürün adı altında meyve-sebze ya da farklı bir gıda satışı yapamıyor. Bir kere Sığacıklı olmak ve Kooperatife üye olmak lazım. Burada o dar sokaklardaki ahşap evlerinin önünde tezgah açan kadınların hepsi beyaz önlüklü ve boyunlarında isimleri yazılı kartları var. 

 

 

Kapılarının önünde açtıkları tezgahlardaki ürünler de tamamen kendi el emekleriyle mutfaklarında yaptıkları yemekler, zeytinyağlılar, börekler, çörekler, bazlama ve gözlemeler, kavurmalar, otlu yemekler, baklavalar ile el ürünü oya ve örgü işlerinden oluşuyor. Zaten pazarı da cazip kılan bu ürünler. Tamamen el emeği, doğal ve katkısız olmaları. Kale içinde kurulan bu pazar o gün Sığacık’ın tüm esnafına küçük büyük demeden katkısının büyük olduğunu söylemeliyim. Hem kalenin içi hem de dışındaki sokak ve caddelerde yere iğne atsan düşmüyor misali…

 

İçerideki en ücra köşesinde bile çay bahçesinde oturmaya yer yok. Fırınlar çift vardiya çalışıyorlar, çevredeki tüm butik oteller de rezervasyonlar 2 ay öncesinden yapılıyor.

 

Bu sistemi orada görünce çok etkilenmiş ve geldiğimde de Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’a anlatmıştım. Çünkü Başkan Dündar’ın bu yönde çalışmaları var. En son Çarşamba semtinde Çiftçi Pazarı adı altında üreticinin doğrudan satış yaptığı bir pazar kurmuştu.

 

Sığacık’ın ikinci özelliği ise sahil şeridinin mavi bayraklı plajlara sahip olması. Yani Türkiye’nin hiçbir bölgesinde bu kadar temiz sahil şeridi bulamazsınız.

 

İşte bu 2 özelliği ile her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlayan bu sakin kıyı kasabasını, dedim ya belki de son 200-300 yıllık tarihimizde eşine ilk defa rastlanılan tsunami vurdu.

 

Sığacık’ın kadınlar pazarı olarak bilinen o daracık sokakları şimdi deniz suyunun altında kaldı. Birinci katlar tamamen su altında. Sel suları gibi  aktığını görünce insanın içi hakikaten cız ediyor. 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları