Hala bu fotoğrafı konuşuyorsak, durum vahim!
Cennet Yüzer Cankılıç
cankilic@ritimhaber.com -Soldan sağa, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anavatan Partisi Genel Başkanı İbrahim Çelebi, SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek.
Günlerdir Türkiye bu fotoğrafı konuşuyor.
Yıllardır siyaset arenasında birbirlerine demedik sözler bırakmayan, yeri geldiğinde mahkemelik olan ve sert üslupla toplumu ayrıştıran, ötekileştiren hatta zaman zaman toplumsal şiddeti körükleyici tavır ve açıklamalarla siyaseten yakışık almayan kavgacı yapılara bürünen parti liderlerinin 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nın 100. yılında Türk halkının karşısında bu pozu vermeleri o kadar önemli ki!..
Böyle birlik ve beraberlik pozuna ne kadar hasret kalmışız ki hâlâ konuşuyoruz, baktığımızda bile içimize bir ferahlık veriyor.
Keşke bu karede İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de olsaydı. Basın aracılığıyla yabancı ülkelere de geçilen ve ilgi gören bu fotoğraf karesinde kadın parti liderinin yer almaması, erkek egemen siyaset yapılanması açısından eksik görüntü verdi.
Davet aldığı ve Samsun'da bulunduğu halde törenlere katılmayan ve dün de tepkiler üzerine "iktidarın şovuydu" diyerek basit bir savunma içine giren Akşener'i bu tutumundan dolayı kınadığımı belirtmeliyim. Üst üste içinde bulunduğumuz seçim ortamı dolayısıyla zaten gergin olan toplumu daha fazla germenin, fitili ateşlemenin kimseye siyaseten getirisi yok.
Geminin içinde hep beraberiz... Ve toplum olarak süreçte böyle pozların sık sık verilmesini, içinin de doldurulmasını istiyoruz.
İstanbul seçiminin toplumda yarattığı tehlike ne?
İşte tam da bu noktada siyasi parti liderlerinin, seçim atmosferindeki heyecan ve kazanma hırsından dolayı çok fazla göremediği bir seçim tepkisi söz konusu.
1 Nisan'dan bu yana İstanbul seçimlerini tartışıyoruz, başka gündemimiz yok.
Dedik ya, İstanbul seçimleri artık sadece bir büyükşehir seçimi değil, Türkiye seçimine dönüştü. 23 Haziran'da 12 milyon seçmenin yeniden oy kullanmasının çok ötesinde tüm Türkiye bu seçime endekslendi.
-Oylar çalındı mı? Çalınmadı mı?
-Kim mağdur, kim değil.
-YSK neden bu seçimleri iptal etti?
-YSK gerekçeli kararında ne diyecek?
-Kim İstanbul'un yeni belediye başkanı seçilecek? Kim kaybedecek?
İnanın artık bu saatten sonra toplum nezdinde hiç önemi yok. Çünkü genel bir kanaat oluştu ve kim seçilirse seçilsin, toplumdaki ayrışma ve parti ile isimler üzerindeki "meşru idi, değildi" tartışması devam edecek.
Bu algı kaybeden aday için de geçerli olacak.
Sonuçta şu bir gerçek ki; İstanbul'daki seçimlerin yenilenmesi demokratik ülke olmamız açısından önem teşkil etmekle beraber sokaktaki vatandaş seçimden ziyade geçim derdinde ve son derece de içten içe tepkili.
Ülkenin ekonomik sıkıntı başta olmak üzere, dış politika gibi hayati problemleri dururken enerjimizi içeride ittifak ayrışmalarıyla yeniden seçime harcamamız iş dünyasından tutun da sanayici ve esnafa, işçisinden memuruna, emeklisinden öğrencisine her kesimde tepkisel bir rahatsızlığa neden olmakta