Kriz yönetiminin bu örneği bir başka ülkede yok!
Cennet Yüzer Cankılıç
cankilic@ritimhaber.com -Osmangazi Yörük Türkmen Derneği üyelerinden Ritim Haber yazarı Cennet Cankılıç, dernek başkanı ve yönetici üyeleri ile doğal afet bölgelerini gezip, son durum hakkında bilgi aktarımında bulunmaya devam ediyor. Bir ay önce Manavgat’ta yanan Demirciler Köyü’ndeki durumu bildiren Cankılıç rotasını, sel felaketi yaşayan Bozkurt’a çevirdi. Cankılıç yapılan yardımları, selin yol açtığı hasarları ve yaraları sarma sürecinin son durumunu aktardı…
CENNET CANKILIÇ / ÖZEL HABER
Takvimler 11 Ağustos Çarşamba gününü gösterdiğinde Meteoroloji uyarmıştı: “Doğu Karadeniz bölgesinde etkili olacak yağışlar nedeniyle ani sel, su baskını, taşkın, heyelan, yıldırım, dolu gibi olumsuzluklara karşı tedbirli olun.” diye…
Camilerin minarelerinden anonslar yapıldı, vatandaşların tedbirli olmaları istendi, hem vatandaşlar hem de kamu idarecileri gerekli tedbirleri aldı ama hiç kimse akşam saatlerinde başlayıp da ertesi gün öğle saatlerine kadar devam eden yağışların belki de son yüzyılların en etkili yağışı olacağını beklemiyordu. Yer yer metrekareye 500 kg. yağış düştü. Sanırsınız gök delindi, deniz taştı. Ve gece yaşanılan sel felaketinin gün ağarınca normal sel baskınlarının çok çok ötesinde tam bir afet olduğu ortaya çıktı.
İlk bilanço yüzlerce can kaybı, yüzlerce kayıptı. Bu ağır tablo karşısında binaların, yolların, tarlaların yuttuğu bölgede maddi hasarı telafi etmek bile kimsenin aklına gelmiyordu. Kastamonu Bozkurt ve Sinop Ayancık ilçeleri başta olmak üzere pek çok yerleşim yeri deyim yerindeyse haritadan silinmişti.
Ve bu ağır tablo bölgeye ilk yarım saat içinde giden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kameralar karşısındaki ilk açıklamasına “Benim bu güne kadar gördüğüm ve bildiğim en ağır sel felaketi” sözleriyle dünya basınına duyurulurken, belleğimize kazındı.
İşte ben ve Osmangazi Yörük Türkmen Derneği Başkanı Dinçer Akyel ile yönetici arkadaşlarımız Mehmet Çalışkan, Ali Aydın dün o felaket bölgesinde idik.
Öncelikle söyleyeyim, dün itibariyle yani felaketin 15. gününde toplam can kaybı 84’e çıkarken, kayıp sayısı da 14’e düşmüştü.
Aşağıda detaylarıyla anlatacağım ama ilk izlenim ve son izlenim sonrası bu yazının manşetini atacak olursam, tek bir cümlem yeterli olacaktır:
“Hani felaketler döneminde “nerede bu devlet diyoruz ya?” Ben gittim, gördüm, devlet tam yerinde. O bölgede. Tüm ağırlığıyla, tüm şefkatiyle, tüm gücüyle, tüm desteğiyle vatandaşının yanında. Emrinde”
MANAVGAT’TAN SONRA ROTAMIZ DOĞU KARADENİZ
Tam bir ay önce bugün Manavgat’ta orman yangını çıkmış, alevler bir anda tüm bölgeyi sararak 59 köyümüzü, evleriyle, tarlalarıyla, meralarıyla, hasadıyla ve mezarlıklarıyla küle çevirmişti. 2 hafta süren bu orman yangınları kontrol altına alındığında bu sefer 11 Ağustos tarihinde Kastamonu –Bozkurt, Sinop-Ayancık başta olmak üzere Doğu Karadeniz bölgemizden sel felaketi haberi geldi.
Hem de öyle böyle değil, sel baskını bir anda yüreğimizi dağladı ve bizi bir kere daha toplumsal felaket karşısında kilitledi. Devletimiz tüm imkanlarıyla bölgede seferberlik ilan ederken, STK’lar ve hayırsever vatandaşlar da nakdi yardım ile gıda, erzak, giyim ve ev eşyası yardımında bulunmak için adeta birbiriyle yarıştı.
Biz de;
Geçtiğimiz hafta Manavgat’ın yanan Demirciler Köyü’ne 60 komiden oluşan mutfak ihtiyaçlarını teslim etmiştik. Süreçte, aynı kolilerden hayırsever dostlarımızın desteğiyle yeniden hazırladık ve dün Kastamonu ve Ayancık bölgesine götürdük.
Bu sefer yardım paketlerimize Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar 100 adet havlu ve çocuklar için 100’er adet Bursaspor forması, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz da hijyen ürünlerinden oluşan 60 adet koli desteği takviyesinde bulundu.
Bu arada belirteyim, Büyükşehir Belediyesi, Osmangazi Belediyesi, Yıldırım Belediyesi ve Nilüfer Belediyesi bölgeye çok sayıda makine ekipmanı ve personel takviyesiyle destek çıkıyor. Bölgede Bursa plakalı araçları görmek bizlerin de göğsünü kabarttı…
YAŞADIĞI ACIYA RAĞMEN SAKİN VE DİNGİN BİR ŞEHİR
Bursa- Kastamonu arası hemen hemen 10 saat sürüyor. Sabahın ilk ışıklarında Kastamonu’ya girdik. Kastamonu ve sonrasındaki bölgenin yeşilliğini görünce kimse bana bundan sonra Yeşil Bursa demesin. Çünkü yeşilin en güzeli, en bereketlisi o bölge. Hakikaten yer gök yemyeşil. Denizi bile yeşil.
Bir de tüm yaşanılanlara rağmen hem Kastamonu hem de selin vurduğu bölgelerde tüm o acılara, tüm o kayıplara, tüm o vurgunlara rağmen büyük bir sakinlik, dinginlik var. Hem de Bozkurt ve Ayancık’taki binlerce insan yoğunluğuna rağmen, yüzlerce kamyon ve iş makinasının vızır vızır çalışmasına rağmen…
Kastamonu Valisi Avni Çakır’a Bozkurt’ta sahada denk geldik. Sohbetimizde öğrendik. Sadece bölgede 5 bine yakın jandarma görevlisi var, bununla birlikte Ankara başta olmak üzere çevre illerden kurtarma, temizleme ve yeniden yapılandırma çalışmalarına katılan toplam kamu personeli sayısı 10 bin civarında. Buna bir de gönüllüleri eklersek sayının en pik yaptığı dönem15 binleri buluyor.
Daha Kastamonu’dan Bozkurt’a yoluna girerken görüyorsunuz. Çamur ve moloz taşıyan onlarca kamyona istinaden, 81 ilin plakasını taşıyan kamu ve özel sektöre ait lojistik araçlar ile içlerinde gıda, erzak ve yardım bulunan tır, kamyon, minibüs ve kamyonetlerin biri gidiyor, diğeri geliyor. Biz, Ayancık’ta AFAD’ın koordinasyon merkezine girdiğimizde depo bölümüne Van plakalı büyük bir tır yanaşmış, içinden paletlerle yardım kolileri çıkarılıyordu.
AFET VE KRİZ YÖNETİMİNİN BAŞARILI İSMİ
Son dönemde ülkemizin dört bir tarafında yaşanılan deprem, yangın, çığ, sel baskını gibi küçüklü, büyüklü felaket olaylarında varlığıyla güven veren ismi olarak anılan İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu, sel baskınından yarım saat sonra buraya gelmiş ve o günden bu yana da deyim yerindeyse devletin otağını kurmuş durumda. Süreçte bir eniştesinin vefatı üzerine o da hemen hemen bir saatliğine bölgeden ayrıldığı söyleniyor.
Malum. Peş peşe yaşanılan afetlerden sonra Bakan Soylu’ da ekibi de afet ve afet sonrası süreç yönetimlerinde artık tecrübe sahibi oldular. Burada da öyle. Anında bölgeye 4 vali, 15 kaymakamı geçici görevlendirmiş. Valilerin her birine bir ili, kaymakamların her birine de bir beldeyi, mahalleyi ve köyün sorumluluğunu vermiş.
Hatta biz Bozkurt’ta selin yıktığı yerleri gezerken, Kestel İlçesi’nin Kaymakamı Ahmet Karakaya ile karşılaştık. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’la birlikte akşam saat 20.00 gibi en çok hasarın meydana geldiği dere yatağının çevresini gezerken karşılaştığımız Kaymakam Bey, 15 gündür burada çalıştıklarını ve çok katlı binaların bodrum katlarındaki çamuru tamamen temizlediklerini söyledi. Binalara iki gün içinde elektrik ve su vermeye başlayacaklarını da… Bu arada Kestel Kaymakamı’nın İstanbul Sancaktepe’ye atandığını da belirtelim.
Bakan Soylu, gündüz sürekli sarı çizmeleri ve kasketiyle sahada vatandaşlarla beraber. Çalışmaları yerinde kontrol ediyor, geceleri çoğu kez ya Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’la birlikte ya da tek başına bağlı genel müdürler, valiler, kaymakamlarla Bozkurt AFAD Merkezi olarak kullanılan okulda koordinasyon toplantısı yapıyor, günün raporları alınıp, ertesi gün kurumların yapacağı işler değerlendiriliyor.
Bozkurt ve Ayancık başta olmak üzere güzergahta etkilenen yerlerde sokak röportajları da yaptım. Bakan Soylu için söyledikleri hep aynı idi:
“Devlet gibi adam, adam gibi adam. Hep bizimle. Krizi öyle güzel yönetiyor ki, sorunları anında çözüyor, mevzuatı ardından getiriyor. O’nun sayesinde buraya yardım akıyor. Her şeye hakim. Tek bir boşluk bırakmadı. İyi ki var, Allah kendinden razı olsun”.
Biz dernek yönetimi olarak, “devletimizin yanında olduğumuzu, üzerimize düşecek göreve hazırız” demek için kendisini ayakta da olsa görelim istedik. Doğrusu o kadar yoğunluğunda bizimkisi biraz lükstü ama o da isteğimizi geri çevirmedi. Ayancık’ta AFAD Merkezi’nde 4 masa halinde kurulan Uzlaşma Komisyonu çalışmasında bu fırsatı yakaladık. İçeriye vatandaş dışında kimse alınmıyor. Ben gazeteci refleksi kapı deliğinden ve yan taraftaki odanın perde aralıklarından içeriyi gözlemledim. Daha önceden afetzedelerin evlerine gidilerek tek tek kayıp tutanağı listelenmiş. Her birine numara verilmiş. Numara sırasına göre içeriye alınan vatandaşlar, uzlaşma masalarında maddi kayıpları için nakdi değer olarak talepte bulunuyorlar. Devlet de bu kayıplarının değer takdirine göre ya kabul ediyor ya da ortada buluşuluyor. Genelde o görüşmede uzlaşma sağlanıyor, dışarıya çıkanların söylediğine göre uzlaşmada belirlenen rakam ertesi gün ibanlarına yatırılıyor. Yani müşteri memnuniyeti öncelikli…
Gerçekten bu uzlaşma masalarındaki görüşme öyle her devlet görevlisinin yapabileceği bir iş değil. Masaların 3’üne vali, diğerine de Bakan Soylu başkanlık yapıyor. Hangi bakan gider de tüm gününü bu masalarda vatandaşının gönlünü edebilmek için geçirir derseniz? O’nun yapacağını bir kamu görevlisi de yapabilir. Ama onun oradaki varlığı devletin şefkatini ve varlığını temsil ediyor da ondan…
BAKAN SOYLU "BU DEVLET BÜYÜK DEVLET, BU MİLLET BÜYÜK MİLLET”
Bakan Soylu bizi kabulünde önce yardım kolilerine destek çıkan hayırsever dostlarımıza, ardından Osmangazi ve Yıldırım Belediye başkanlarına ve son olarak da bizlere teşekkür etti, “Devletimiz burada yaraları sarıyor, milletimizden de her yerden yardım akıyor. Bu devlet büyük devlet, bu millet büyük millet. Valiliklerimize, belediyelerimize, destek çıkan STK’larımıza ve hemşehrilerimize müteşekkiriz. Devlet-millet el ele yeniden ayağa kaldırıyoruz, selamlarımı Bursa’ya lütfen iletin” dedi. Biz de kendisine İl Başkanı Davut Gürkan’ın, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın ve Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz’ın selamlarını ilettik.
GÜNDE 50 BİN TABLDOT YEMEK DAĞITIMI VAR
Hem Ayancık’ta hem de can kaybının en çok yaşandığı Bozkurt’ta yaptığımız gezi sırasında gördük ki, tüm kamu ve gönüllü görevliler, AFAD, Kızılay gibi ilk yardım kurumları, jandarma ve polis gibi güvenlik güçleri karınca misali müthiş bir ahenk içinde çalışıyor.
Hemen hemen her noktada sıklıkla 3 öğün ücretsiz yemek servisinin yapıldığı yemek tırları, su dağıtımının yapıldığı su tırları, meyve suyu, meyve, bisküvi ve sandviç gibi ikramların yapıldığı tırlar, sağlık ihtiyacının karşılandığı içinde hekim ve hemşirelerin bulunduğu poliklinik şeklindeki tırlar, ücretsiz ilaç dağıtımının yapıldığı konteynır eczaneler, ücretsiz gıda ve erzak dağıtımının yapıldığı konteynır market, bakkal ve giyim mağazaları.
Yine Kastamonu Valisi Avni Çakır söylemişti. Kahvaltı ile öğlen ve akşam yemeği olmak üzere konteynırlardan 3 öğünde toplam 50 bine yakın yemek dağıtımında bulunuluyor. Baktım yemekler 5 yıldızlı otel yemeği gibi hem etli, hem tatlı çeşidinde. Hem afetzedeler hem de görevli kamu ve özel sektör personeli ister orada yiyor isterse alıp evine tabldotlarda götürüyor.
Vali Avni Çakır ayrıca, konteynır dükkanlardan afetzedelerin hiçbir ücret ödemeden alış-veriş Yaptığını, mutfak ihtiyaçlarını karşıladığını belirtirken şu noktanın altını çizdi:
“Bizim insanımız gerçekten kadirşinas. Ücretsiz diyerek saldırmıyor, ne kadar ihtiyacı varsa o kadar alıyor”.
Aynı hususu biz yardım paketlerini dağıtırken de yaşadık. Ayancık –Bozkurt arasında yol güzergahında evi çamurlu Metin Örnek’e koli teslimi yaparken yanımızdan geçen bir bayana “size de verelim dedik?” “Yok abla ben eşyalarımın bir bölümünü kurtardım, başkasına verin, ihtiyaç görülsün” dedi.
BÖYLE BAKANA BÖYLE KAYMAKAM
Biz oradayken askerler meydanda çamurlu bir alanı temizleyip düzleştiriyorlardı. Bozkurt’a yeni atanan Kaymakam Murat Atıcı baktım onlarla beraber elinde kürek çamurları atıyor. Kendisi Giresun’un Dereli İlçesi’nden daha 24 saat olmamıştı ataması yapılalı. Dereli daha önce bir afet yaşadığı için deneyimli. Buradaki kaymakamla yer değiştirdi. Ne kadar isabetli olduğu da ortada. Bakanı çizmeleriyle sahada ise kaymakamı da elinde kürekle sahada.
Zaten oradaki insanlara devletin sıcaklığını, güvenini veren de işte bu görüntüler oluyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI KURUM DA ORADA
Bölgeye her gün en az iki ya da üç bakan gelerek görev alanına göre çalışıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum da Bakan Soylu gibi 15 gündür afet bölgesinden ayrılmıyor. Hangi bina ne kadar hasarlı, hangi bina yıkılacak, hangi binalar onarılacak hepsiyle tek tek ilgileniyor. Dün dere kenarında inceleme yaparken görüştüğümüzde bölgenin en geç bir ay sonunda moloz yığınlarından da arındırılıp yeniden inşasına başlanacağını ve bir yıl gibi kısa sürede de yeniden yapılandırılacağını söyledi. Hayalet binaları işaret ederek dedi ki:
“6 bin bina var, 6 bin nüfus. Yani bina sayısı nüfusa göre çok fazla. Genelde bu bölgede görüyorsunuz evlerde kalan yok. Çünkü çoğu İstanbul’da ikamet ediyor, yaz aylarında geliyorlar. Afet sonrası birçoğu İstanbul’a geri döndü. Kalanlara da binalarında jeneratör bağladık, elektrik ihtiyaçlarını karşılamak için. Buradaki binaların alt katlarını çamurdan arındırdık ama hala ıslak. O yüzden elektrik veremiyoruz. Su vermeye başladık ama sadece kullanım için”.
Bu arada bizlerin yaptığı yardımlara teşekkür edip” Milletimizle el ele yaraları sarıyoruz. Sağ olsun bizim milletimiz böyle zamanlarda elinde ne varsa yağdırıyor. Allah hepsinden razı olsun” dedi.
Sonuç itibariyle burada afet sonrası kimse “nerede bu devlet?” diye bağırmıyor, serzenişte bulunmuyor. Çünkü devlet yanlarında. Siz bakmayın parti genel başkanlarına. Ya da ortalığı bulandırıp algı yürütmeye çalışanlara. Biz gittik, gördük. Duyduk.
“Allah devletimizi başımızdan eksik etmesin. Allah devletimize zeval vermesin. Her bir şeyimizi karşıladı, karşılıyor. Askerimiz, polisimiz, jandarmamız, bakanlarımız, valilerimiz, kaymakamlarımız bakın hep yanımızda” deniyor da başka bir söz söylenmiyor.
İnanmayan gidebilir. Kastamonu ve Sinop orada…