Bakan Soylu'nun iftarında idik!..
Cennet Yüzer Cankılıç
cankilic@ritimhaber.com -AK Parti'nin İstanbul'da uğradığı haksızlığı, usulsüzlüğü, mağduriyeti sahada çok çok iyi anlatabilmesi lazım ki aleyhte yaratılan algıyı ve propagandayı tersine çevirebilsin.
İşte burada da en büyük görev Binali Yıldırım'dan sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun omuzlarında. Hatta sahadaki çalışmalarına baktığımızda adaydan, parti teşkilatından daha çok sorumluluk aldığını görüyoruz.
Çünkü İstanbul milletvekili olması ve dahası her kesim tarafından kendisine gösterilen yoğun ilgi ve alakadan dolayı sahada gerek konuşmalarıyla, gerekse gönül dokunuşlarıyla büyük teveccühle karşılaşıyor. Her platformda bu seçimlerin Türkiye açısından önemini anlatıyor.
Önceki akşam da daveti üzerine İstanbul'da Cevahir Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen iftar programına katıldık. İftar, parti organizasyonu, STK veya başka bir kuruluşun yemeği değildi. Bakan Soylu'nun İstanbul'da dâhil Türkiye'nin dört bir tarafından tanıdığı dostlarla buluşmasını içeren geniş katılımlı özel bir organizasyondu. O yüzden salonda Türk bayrağı dışında hiçbir parti bayrağı veya amblemi ile protokol uygulaması yoktu.
Bursa'dan, İçişleri Bakan Danışmanı Harun Akın'ın başkanlığında oluşan dost grubunda, Dr. Murat Ünal, Necati Şahin, Feridun Özyüksel, Nedim Baydüz, Cengiz Durak, Ali İhsan Yaylacı, Celal Baydüz, Ali Sönmez, İrfan Akkaya, Recep Tığ, Erol Karabayır, Selçuk Ay, İsmail Kahraman gibi isimler olmak üzere yaklaşık 20 kişi vardı.
****** ****** ******
Bakan Soylu'nun, konuşmalarındaki harareti kadar enerjisi de temposu da çok yüksek. Salona girer girmez müthiş bir insan seli karşıladı. Masalardaki dostlarına tek tek 'hoş geldin' diyerek hatır soran Soylu, orucunu bile kendisine gösterilen sevgi izdihamından dolayı açamadı. Neden sonra bizim Bursa masasına gelebildiğinde Erol Karabayır bir hurma ile bir bardak suyu verdi de, orucunu öyle açabildi.
Bakan Soylu için Bursa'nın yeri ayrı. Hem siyaset yaptığı tanıdıkları, hem de özel dostlukları var. Masamıza geldiğinde bizleri gördüğüne çok sevindiğini söyleyip, "Bursa'ya selamlarımı iletin" dedi. Daha doğrusu diyebildi. Kendisiyle görüşüp, elini sıkmak, fotoğraf çektirmek, selfi yapmak isteyenlerin hiçbirini geri çevirmediği için, 'en büyük zorluğu korumaları çekti' dediğimde salonda oluşan tabloyu artık siz düşünün!
Bizler yemeğimizi bitirdiğimizde o kendisine ayrılan yere oturmadan, yani bir kaşık çorbasını bile yudumlayamadan kürsüye çıktı ve konuşmasını yaptı.
O konuşmanın içeriği dün basında da bir hayli yer buldu.
Benim altını önemle çizdiğim iki bölüm vardı.
Biri;
"Hayatımda şu seçim ve sonrasında yaşadığım işleri hiçbir zaman ne yaşadım ne gördüm. Öyle bir hava oluşturdular, öyle bir atmosfer oluşturdular ki, 'Bu seçimde hile yapıldı' demeyi bile kendinize neredeyse hak görmeyecek bir psikolojinin içine bizi itmeye çalıştılar. Bu nedir biliyor musunuz? Ben bu psikolojiyi duydum ve hissettim."
Diğeri de İstanbul seçimlerinin ülkenin istikrarı için önemi:
"Yaptıklarımız sizlerin takdiridir. Daha iyisini yapmak, daha fazla güç vermek, milletimizin itimadıyla beraber olacaktır. İstanbul'un itimadına ihtiyacımız var. 23 Haziran'da ve ondan sonra bizim 23 Haziran'ı bahane ederek önümüzü kesmeye çalışanlara karşı sizin bize güç vermenize ihtiyacımız var."
İSTANBUL ÇAMLICA CAMİİ BİR SANAT ABİDESİ
İftara giderken 3 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açılan Çamlıca Camii'ne de uğradık. Görmek istediğim nadir yerlerden biriydi, isabet oldu. Harun Akın, Necati Şahin, Murat Ünal ve ben camiye maneviyatıyla bütünleşmiş ihtişamı karşısında hayran kaldık. İbadethane vasfının yanı sıra mimari yapısı ile sanat şaheseri ve sosyal donatılarıyla tam bir kongre kültür merkezi durumunda. 57 bin 500 metrekarelik bir alana kurulu camii, gerek namazını kılıp, ibadetini yapmak isteyenler, gerekse de merakından gelip gezmek isteyenler tarafından dolup taşıyor. Cumhuriyet tarihimizin en büyük eserlerinden biri diyebilirim. Bu yapıyı kazandıran ve emeği geçenlerden Allah razı olsun.