Ara eleman sorunumuz için yeni formül…
Cennet Yüzer Cankılıç
cankilic@ritimhaber.com -Bir sohbetimizde NOSAB Başkanı Erol Gülmez şöyle demişti:
Şu anda sanayi olarak ara elaman sıkıntısı yaşıyoruz. Bulamıyoruz. O yüzden ücretleri yüksek. Bir kaynak ustası 70-80 bin lira maaş alırken, üniversite mezunu beyaz yakalı bazı firmalarda asgari ücretin bir tık üstünde istihdam ediliyor. ”demişti.
Benim de geçenlerde evde musluğum bozuldu. Dağlı Sabahattin ustayı aradım. Verdiği cevaba güler misin, ağlar mısın:
“Cennet Hanım, şu anda çok yoğunum. Bir randevu defterime bakayım arayayım”.
Tabii iş yoğunluğundan arayamadı:)
Fayans ustası, kalıpçı, boyacı, bulmanız artık çok zor. Bulduklarınızın da günlük mesaileri 4 ila 5 bin tl’den başlıyor. Yine evde, iş yerinde tv ve elektrik tamircisi aradığınızda da zor buluyorsunuz, geldiklerinde de malzeme dışında bin 300 tl’den kapı açıyorlar.
Erkek berberi, kadın kuaförleri de öyle…Bir saç kesimi bin tl.
…… ……
Görüldüğü gibi ara eleman sıkıntımız had safhada.
Çünkü, ben bildiğimden beri Milli eğitim sistemimiz ezbere dayalı bir eğitim modeline sahip. Çocuk ilkokula başlar başlamaz, önündeki hedef belli. “Bir üniversite okumak” Hele ki çocuk biraz vasatsa bölüm hiç önemli değil. Üniversite okusun da nerde okursa okusun.
Ailenin durumu iyi ise ya ülkedeki özel üniversiteler ya da yurt dışında öğrenim.
Daha ötesi yok.
Beceri, eğilim, yetenek, sanatsal ve ya sportif faaliyet hiç önemli değil. Tek geçer yol sınavlar.
Dersleri sınavla vereceksin. Üst sınıfa sınavla, ortaokul sonrasında liselere sınavla, üniversiteye sınavla geçeceksin. Ne öğrendiğin değil ne ezberlediğin önemli. Bir de ailede özenti varsa işte o zaman çocuk yandı. Daha ilkokul birinci sınıfa yeni başlayan çocuğa hemen özel öğretmen. Devlet ya da özel okul farketmez. Özel öğretmen ve ya takviye ders olmazsa olmaz…
Bir de benim en çok kızdığım konu, İlkokuldan başlayıp üniversite bitimine kadar çocuklara bir yabancı dil eğitimi zorunluluğu var ya, hiç biri kendi derdini anlatacak kadar yabancı dil bilmeden mezun olduğu gibi, ana dilimiz olan Türkçe’yi de doğru dürüst yazıp okuyamıyorlar.
En basitiyle de/ da ayrımını dahi yapamıyorlar…
…… ……
Sonra bugün olduğu gibi bir tarafta işsiz üniversite mezunları ordusu diğer tarafta teknik eleman açığı ortaya çıkar.
Neticede bu ülkede her çocuk üstün zekalı doğmuyor. Her biri de illa üniversite okumak zorunda değil. Okumak istemeyen teknik alanda çalışsın. Bırakın, çocuk usta-çırak öğretisinde meslek sahibi olsun. Hem kendine hem bu ülkeye daha çok katkı sağlar.
Her ders zili çalmadan önce biz bu kronikleşmiş sorunu konuşuruz. Milli Eğitim Bakanlığı da alışkanlık gereği her yaz aylarında bürokratlarını eğitim reformu adı altında kampa sokar.
Bu yıl da gelenek değişmedi. Bakanlık yoğun uğraşlar sonrası “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı altında yeni bir sistemi uygulamaya aldı. Biraz baktım bu modelle ilgili tam bir açıklama olmadığı gibi , öğretmenler de bilgi sahibi değiller.
-Mevzuat sadeleştirilecek.
-Mesleki ve teknik eğitim güçlendirilecek.
-Üretim sektörüne nitelikli eleman yetiştirilecek.
-Teknik ve mesleki liselerin bir altına mesleki ve teknik ortaokullar açılacak.
-Öğrencinin becerisine yönelik yeni dersler konulacak.
Bunların dışında, yeni sistemin kademeli olarak uygulamaya alınacağını biliyoruz. O kadar. Ama şu 5 maddelik açılım dahi eğer uygulanırsa üretimdeki ara eleman sıkıntımızı bir nebze de olsa rahatlatacak…