23 Ekim 2021 - Cumartesi

61 yıl sonra Yassıada’dayız!..

Yazar - Cennet Yüzer Cankılıç
Okuma Süresi: 7 dk.
786 okunma
Cennet Yüzer Cankılıç

Cennet Yüzer Cankılıç

cankilic@ritimhaber.com -
Google News

Rahmetli Dedem tam bir Menderes hayranı idi. Hani “Yeter söz milletindir” sloganının çıkışı olan 46 ruhu var ya, işte o ruhtan.

Eskiden köy evlerinde gömme dolaplar olurdu. Arapçayı çok iyi bilen dedem o dolaplarda Arapça yazılı dini kitaplarını saklardı. O kitapları göstererek derdi ki:

“Bunları 1950’den önce samanlıklarda saklardık. Yasaktı. 60’da ihtilal olunca korktuk hemen yine samanlıklara, ahırlara koştuk, kitapları sakladık, ya da tarlalara gömdük”

 Ölünceye kadar “Koca ülke onları idamdan kurtaramadık, korkudan başımızı bile kapıdan çıkaramadık” derdi. Bu sözlerin ne anlama geldiğini küçükken anlamamıştım. Ama sonradan çok iyi anladım. Ve dedemin 1960 darbesinde sokağa çıkamamanın vicdan acısını, 15 Temmuz’da çocuklarımla beraber sokağa çıkarak aldığıma inananlardanım.

Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan liderliğinde 7- Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti sadece Türk siyasi hayatına çok partili sistemi getirmekle yani demokrasi kapısını açmakla kalmamış, o dönemden bu döneme kadar efsane parti olarak Menderes ve arkadaşlarıyla birlikte hem hafızalara kazınmış, hem de gönüllerde ayrı  bir saygınlık mertebesinde  yer tutmuştur.

Çünkü bu millet kendisine yapılan hizmeti asla unutmaz. Ve kendisine hizmet edene yapılan haksızlığı da. Tarih sayfaları yazmasa da ne hafıza unutur ne gönüllerdeki sevgi körelir.

                           ******                             ******                       ******

27 Mayıs 1960 darbesiyle Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve DP milletvekillerinden oluşan 592 sanığın tam 11 ay  yargılandığı ve Başbakan Adnan Menderes ile Bakanlar Hasan Polatkan ile Fatin Rüştü Zorlu’nun yalan kurgu ve sözde iftiralarla idama mahkum edildiği “yasaklı Yassıada”, aziz hatıralarına binaen Ağustos ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin katıldığı devlet töreni ile Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak yeni konseptiyle halka açıldı.

3 büyük müze ile dönemi tüm ayrıntılarıyla gerek duruşma salonlarının mumyalarıyla canlandırılmış gerek görsel efekt ve simülasyonla yansıtılan Ada’ya ilk toplu gezi programı düzenleyen bizim Bursa Büyükşehir Belediyesi oldu. Bir buçuk ay önce ilk tur muhtarlarla başladı. Ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile diğer ilçe belediyeleri ve özel tur organizasyonları takip etti.

Ben de 3 hafta önce bu geziyi tesadüfen öğrendiğimde, “Başkan Aktaş’ın bu programını önemsiyorum” diye bir yazı kaleme almış ve ilk fırsatta gitmek istediğimi belirtmiştim. Bunun üzerine gelen daveti kaçırmadım ve çarşamba günü STK’lara yönelik düzenlenen tura katıldım.

 Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Süleyman Çelik’in başkanlığında gerçekleşen tura yaklaşık 300 davetli katıldı. Mudanya’dan Yassıada’ya 1 saat 45 dakikada gittik, ve adaya ayak bastığımızda inanın hepimizi farklı bir burukluk kapsadı.

Hele ki, Fatin Rüştü Zorlu Müzesi’nden içeriye girdiğimizde kendimizi o dönemin duruşma salonuna ışınlanmış gibi hissettik. Karşımızda yargıçlardan oluşan sözüm ona Yüksek Adalet Divanı ve o Divanın Başkanı Salim Başol duruyordu.  Çevrede dönemin askerleri. İçeriye ilk girdiğimde bu askerlerin gerçek olduğunu sandım meğer mumya imiş. Tam ortada sanıklar oturuyor, en başta da Başvekil Adnan Menderes ayakta. Yüzüne baktım, kitaplarda yazan o naifliği, o ürkekliği ile metaneti aynen yansıtılmış. Ürperdiğimi söylemeliyim.

                             *****                               ******                          *****

Dedim ya, aradan geçen 61 yıla rağmen Menderes’e karşı bu toplumun o sevgisi, o hatırası kendini unutturmuyor.

O salonu, ve diğer Adnan Menderes’in çocukluğunun geçtiği, Londra seyahatinde yaşadığı uçak kazasının ile hapishanedeki odasının canlandırıldığı Adnan Menderes Müzesi’ni gezen heyete bir ara dikkatlice baktım, kadınlar böyle durumlarda daha hassas oluyorlar ya, inanın bazılarının gözlerinden yaş akıyordu, bazıları ellerini açmış arkalarından dua ediyordu ve bazıları da o dönemin cunta zihniyetine lanet okuyordu.

Hasan Polatkan Müzesi de etkileyici. 1876’da 1. Meşrutiyet’in ilanıyla başlayan ve 15 Temmuz darbe girişimine kadar geçen demokrasi mücadelemizde 31 Mart vakasından tutun da, Yeniçeri ayaklanmalarına, 60 darbesine, 71 muhtırasına ve 80 darbesine, sonrasında da 27 Nisan e muhtırasına kadar tarihi akış içinde vesayet zincirlerini ve önemli olayları belgelerle, gazete kupürleriyle ve fotoğraflarla, heykel canlandırmalarıyla sergileniyor.

Müzelerin gerek mimari yapısı gerekse içerideki tarihi akışlarının canlandırılmaları gerçekten Avrupa standartlarındaki yeni müze konseptiyle yapılmış. Türkçe seslendirmenin yanı sıra, yabancı konuklar için de İngilizce alt yazısı ve tercümesi de mevcut. Ayrıca çok iyi İngilizce, Almanca ve Arapça bilen hem tarih hem de güzel sanatlar mezunu rehberlerin görevlendirilmiş olması burayı daha kurumsal hale getiriyor.

Neticede bu turları ve Bursa’dan büyükşehir Belediyesi’nin hemen hemen her hafta gerçekleştirdiği Ada programını önemsiyorum. Ada da görevli rehberlerle de görüştüm. Bir buçuk ayda 7 bin 500 civarında konuk gelmiş, zaten bunun bin 500’ü Bursa’dan. Yabancı konuklar da var. İngiltere, Almanya ve Katar ilk sırada…

Bence Milli Eğitim Bakanlığı da bu adayı mutlaka müfredat programına almalı, almalı ki çocuklarımız tarihimize kara leke olarak geçen bu 27 Mayıs 1960-17 Eylül 1961 dönemini yerinde görerek, dinleyerek bilsin, tanısın…

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları