Velhasıl devlet affetmiyor!
Cennet Yüzer Cankılıç
cankilic@ritimhaber.com -Bırakın Ülkücüyüm, Türk milliyetçisiyim diyen aziz dostları, vatanını, milletini seven, devletine bağlı sağdan ya da soldan hiçbir yurttaş için Kürt halkını sokağa çağırıp kentleri ateşe verdirten, 16 yaşındaki çocuğun üzerinden araç geçirten, masum insanların ölümüne yol açan ve kamu malına zarar veren kim olursa olsun asla masum değildir. Buna genel başkanlar da dahil.
Ellerine kan bulaşmıştır.
Devletin güvenliğine, milletin birlik ve bütünlüğüne yönelik açıkça ve alçakça bir saldırı söz konusudur. Yakın tarihimize kanlı eylemlerden biri olarak geçen 6-7 Ekim Kobani olayları da bunlardan en acı olanıdır. İçlerinde bizim Bursa'nın da bulunduğu, İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır başta olmak üzere 35 il ve 96 ilçede çıkan olaylarda, 37 insanımız hayatını kaybetti.
İçlerinde çocuklar da vardı. Vahşice katledildiler. Kurban Bayramı'nda yakınlarına et dağıtmak için sokağa çıkan 16 yaşındaki Yasin Börü'nün üzerinden araçla geçtiler. Yanındaki arkadaşı Ahmet Dakak'ın başını taşla ezdiler, diğer arkadaşı Hasan Gökguz'u da gözlerini kırpmadan öldürdüler.
326'sı güvenlik görevlisi toplam 761 kişi yaralandı. Bursa'da 2 okulun da bulunduğu 197 okul ateşe verildi, 269 kamu binası tahrip edildi, bin 731 ev ve işyeri yağmalandı, bin 230 araç da zarar gördü.
3 gün süreyle ülkede sokakları ateşe verdirip terör estirenlerin gerekçeleri, sözüm ona Türkiye'nin DEAŞ terör örgütünün elindeki Kobani'ye destek çıkmaması idi.
Hani, 2015 yılı seçimlerinde Cumhurbaşkanı Adayı olarak, beyaz gömleği ile meydanlarda boy gösterip, TV'lerde çaldığı sazla bir anda parlatılan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 4 yıldır tutuklu olması bazı kesimlerce "haksız yere, siyaseten içeride tutuluyor, hakkında verilmiş kesin karar yok, mahkemesi yapılmıyor" gibi masumane destekle dillendiriliyor ya...
Hatta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da daha yeni 8 Eylül'de PM Toplantısı'nda;
"AİHM tahliye edilmesi lazım diyor. Anayasa'ya göre de AİHM kararlarının iç hukuka üstünlüğü var. Erdoğan diyor ki -uygulamayın- Niçin? Selahattin Demirtaş -seni başkan yaptırmayacağız- dedi de ondan" gibi inanılamayacak bir neden ortaya koyarak destek verdi ya...
Oysa yasalara göre Demirtaş Kobani eylemlerinin en baş aktörü, azmettiricisi.
Savcılığın hazırladığı iddianamede "terör örgütü yöneticiliği", "terör örgütü propagandası yapmak", "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na muhalefet", "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik", "halkı kanunlara uymamaya tahrik", "suç işlemeye tahrik" ve "suçu ve suçluyu övme" suçlamaları var.
Çünkü, Demirtaş ve eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ o gün 6 Ekim 2014'de, HDP'nin MKYK 'da aldığı,
"Halklarımıza Acil Çağrı" başlığı altındaki,
"AKP iktidarının Kobane'ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz" açıklamasıyla çağrı da bulunarak kanlı olayları başlattılar.
Bu olayların üzerinden 6 yıl geçti. Unuttuk mu?
Acıların içinde olanlar, yakınlarını kaybedenler için elbette daha dün gibi, taze. Devlet için de öyle... Aradan ne kadar zaman geçse de çok önemli olaylar, suç dosyaları raflara kaldırılsa da, kapansa da gün geliyor ya iniyor ya da o dosyalar yeniden açılıyor veya devam eden soruşturmalar sessizliğin ardından öyle bir gürültüyle bu toplumun önüne konuyor ki, "devlet aklı, devlet hafızası asla unutmaz, asla affetmez" dedirtiyor.
İşte dün sabahtan itibaren ülkenin bir numaralı gündemi haline gelen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 7 ilde eş zamanlı olarak gerçekleştirdiği, aralarında Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan gibi HDP eski milletvekillerinin ve Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen'in de bulunduğu 82 kişinin sosyal medya aracılığıyla Kürt halkını sokağa çağırma eylemlerinden dolayı gözaltına alınmaları 6 yıl sonra bu dosyanın yeniden açılmasıdır.
O yüzden bugün toplum vicdanını rahatsız eden "FETÖ ile mücadele zafiyete uğratılıyor, kripto fetöcüler hala iş başında" algısına hiç kimse güvenmesin.
Devlet gün gelir bu algıyı da yerle bir eder..