18 Nisan 2019 - Perşembe

Mahalli idarelerde de sistem değişikliği şart!..

Yazar - Cennet Yüzer Cankılıç
Okuma Süresi: 4 dk.
1371 okunma
Cennet Yüzer Cankılıç

Cennet Yüzer Cankılıç

cankilic@ritimhaber.com -
Google News

Siyasetin belli dönemleri vardır ki tarihte yerini alır.

Aynen içinde bulunduğumuz dönem gibi.

Türkiye olarak Parlamenter Sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiğimiz 24 Haziran  seçimleri tarihi bir dönüm noktası idi.

31 Mart tarihi de yeni sistemin yerel seçimler nezdinde ilk uygulama aşaması oldu. Türkiye önümüzdeki süreçte artık güçlü bir Başkanlık modeliyle yönetilecek. Ve her il büyükşehir statüsünde güçlenmiş belediye başkanları ile ön plana çıkacak.

Çünkü sistem tepeden aşağıya doğru güçlü bir yönetim mekanizmasını getiriyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin yeni sistem önerisi de aslında bu mekanizmanın olağan seyri:

“ Öyle bir sistem inşa edilsin ki, sadece büyükşehir belediye başkanını seçelim, o da üstlendiği görev ve yetkiye dayanarak ilçe belediye başkanlarını belirlesin.'

Bir anlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabinesini oluşturması gibi…

Kendi çalışacağı ekibi kendi kurması.  Süreçte başarısız olan gider. Yerine başka atama yapılır. Böylelikle sistem keyfiyet üzerine değil çalışma esaslı temele oturtulduğu için her daim kendini yeniler.

Ayrıca son dönemde seçilmiş belediye başkanlarının kamuoyunda yarattığı “görevden alınma” rahatsızlının da önüne geçmiş olur.

Ve yereldeki bu sistem değişikliği ilçe belediyelerinin dönem dönem çok sık yaşadıkları yönetimsel krizlerden dolayı önümüzdeki süreçte kaçınılmaz olarak görülüyor.



O bir reformistti!..

Yazımın başında da ifade ettim.

“Siyasetin belli dönemleri tarihte yerini alır.” Bazen siyasi aktörler de ülkelerinin kaderinde rol oynadıkları için tarih sayfalarında ön plana çıkar, aradan uzun yıllar geçse de halkın hafızasından çıkmazlar.

Kimileri de vardır ki, hafıza ile sınırlı kalmayıp gönüllerde yer tutar.

İşte Rahmetli Turgut Özal böyle bir Türk büyüğü. Aramızdan ayrılalı 26 yıl olmuş. Araya koca bir yeni nesil girmiş. Hem o dönemin nesli, hem de onu hiç görmemiş yeni nesil Rahmetli Özal’ı rahmetle, minnetle yad ediyor.

Türkiye’nin diktatörlükten demokratik hayata geçişini gerçekleştiren, gücünü sadece halktan alan Özal tam bir reformistti. Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürleşmesi ve normal sivil hayata geçmesi için yapısal dönüşümler gerçekleştirdi. Siyah beyaz televizyonlardan renkli televizyonlara geçişimizi sağlaması gibi ülkemizin ufkunu açtı, vizyonunu yeniledi.

İletişim çağı onunla başladı. Teknolojik gelişmeye onunla geçildi. “Açık toplum, açık ekonomi” ile onun sayesinde tanıştı. Sağ, sol ayrışma yerine bütün renkleriyle, kültürleriyle bir arada yaşamanın zenginliğine, tarihsel gücüne onunla adım attı.

Bugünkü Başkanlık Sistemi’ni ortaya ilk atan, “21. Yüzyıl Türk asrı olacak” diye öngörüde bulunan da o idi.

Türkiye için daha büyük hayalleri, hedefleri ve idealleri vardı. Ama ömrü yetmedi. Kendisini ölümünün 26. yılında minnetle anıyoruz.

O’nun bıraktığı bayrak 2002’den bu yana Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde. Sayesinde çıta daha da yükseldi.

Yeterli mi?

Elbette değil, ve kabul etmeliyiz ki 2011 yılından bu yana Türkiye demokratikleşme, özgürleşme ve ekonomik kalkınma hamlelerinde bir duraklama dönemine girdi.

Şimdi önümüzde seçimsiz 4.5 yıl var. Bu süreyi demokratikleşme, özgürleşme ve yerli, milli üretim hamlesi için bir fırsat olarak görüp silkinmeliyiz… 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları