Tam da iyileşme başlamışken, oldu mu şimdi?

Cennet Yüzer Cankılıç
cankilic@ritimhaber.com -Türkiye olarak çok sıkıntılı günlerden, aylardan, yıllardan geçtik. Toplumsal huzurumuzu, birlikteliğimizi bozmaya yönelik provokasyonlara, ülke yönetimini ele geçirmek isteyen darbecilere pirim vermedik, sokaklarda hak ve hukuk arayışlarına kapılmadık, toplumun en ince sinir uçları olan Sünni-Alevi tartışmaları çıkarılmak istendi, dönüp bakmadık, Türk-Kürt çatışmaları çıkarılmak istendi, biz kardeşiz dedik.
Hele ki son dönemde tam bir huzur ve istikrar havasını yakalamak üzereyken…
Tam içerideki siyasi kutuplaşma, ayrışma yumuşama havasına girmişken…
Tam yerelde CHP’ye geçen belediyeler muhafazakar ve milliyetçi kesimi de kucaklamışken…
Tam ülkede seyreden ağır ekonomik krizde son 2 yıldır normalleşme sürecine girilmişken, faizler, enflasyon inmeye başlamışken, dolar ve euro dalgalanmadan uzak belli bir oranda tutulurken, borsa yabancı sermaye için cazip hale geçmişken…
Tam Suriye’deki iç savaşın bitmesi ve yeni kurulan devlet yönetimiyle ikili ilişkilerin artması Türkiye için bir kazanım, iktidar için de siyaseten artı puan olarak değerlendirilirken…
Tam Ukrayna-Rusya savaşında barış için kilit ülke durumuna gelmişken…
Tam Türki Cumhuriyetleri ile kardeşlik ilişkilerinde son yüzyılın en samimi ve en sıcak ağı kurulmuş, Türkiye abi rolünü üstlenmişken…
Tam son FETÖ artıkları da temizlenirken…
Tam Amerika ile AB’nin bize uyguladığı ambargoların kaldırılma sinyalleri gelmişken…
Ve tam da MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla, ülkenin son 50 yılını kana bulayan PKK terör örgütü ve uzantılarına İmralı’nın “silah bırakın” mektubuyla yeni bir dönem başlamışken…
Oldu mu şimdi?
….. …..
Yeniden en başa döndük.
Yeniden 2’ye bölündük. Bir kesim Ekrem İmamoğlu’nu daha mahkemeye çıkmadan suçlu ilan ederken, diğer kesim hakkındaki yolsuzluk ve terörle bağlantılı iddiaların yer aldığı dosyaları görmezden gelip demokrasiye darbe diye bağırıyor.
Yeniden siyaset normal zemininden çıktı.
Yeniden yargı zan altında kaldı.
Yeniden iktidar “siyasi operasyon, siyasi komplo” yapmakla suçlandı.
Yeniden Cumhurbaşkanı Erdoğan ucuz “tek adam”lıkla itham edildi.
Yeniden meydanlarda kitlesel görüntüler ortaya çıktı.
Yeniden sokaklara çıkın çağrıları yapıldı.
Yeniden üniversitelerde uzun süredir görmediğimiz eylemler başladı.
Yeniden bir siyasiye karşı bilerek ya da bilmeyerek bir “mağduriyet rolü” giysisi biçildi.
Yeniden ekonomimiz 2 yılın sonunda ilk defa küçüldü, dolar, euro, altın ok gibi fırladı, borsa düştü.
Oldu mu şimdi?
…… …..
Ve en çok da İmamoğlu operasyonunun yarattığı kitlesel tepkiler İmamoğlu başta olmak üzere Yavaş ve CHP’ye yararken, bir o kadar Ak Parti iktidarına zarar veriyor. Hem de hiç hak etmediği anda, hak etmediği yerden.
Ve yine MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan ülkenin toplumsal barışını sağlamaya yönelik Terörsüz Türkiye adımına da zarar veriyor.
FETÖ’nün etkili olduğu 2016 yılından önce bu olaylar olsaydı, derdim ki “gizli bir el Türkiye’yi yeniden karıştırmak, toplumsal huzur ve barış ortamını bozmak istiyor.” Zira, hiçbir iktidar tam ülkenin siyasal, toplumsal, ekonomik olarak normalleşmeye başladığı anda ayağına böyle kurşun sıkmaz.
TÜRK BAYRAĞI NEDEN YOKTU?
Bu yazıyı yazarken bir taraftan İmamoğlu cephesini takip ediyorum, diğer taraftan da sosyal medyadan Diyarbakır’da 21 Mart nevruz kutlamalarını izliyorum. Belki de Diyarbakır’ın bugüne kadar gördüğü en büyük kalabalığa sahne olan kutlamalar maşallah PKK’nın renkleriyle bezenmiş.
Kürsüden konuşan DEM’liler “Ülkede, Ortadoğu’da 27 Şubat’tan bu yana yeni bir denklem var” diyerek barıştan, halkların kardeşliğinden dem vurdular ama, nedense meydanda bir tane bile Türk Bayrağı’na yer vermediler.