18 yılın ardından zor bir yazı
Cennet Yüzer Cankılıç
cankilic@ritimhaber.com -4 Kasım 2002’deki gazete manşetlerini hatırlıyor musunuz?
“Anadolu ihtilali”-Sabah
“Sandıktan öfke çıktı”-Vatan
“Sosyal patlama sandıkta oldu”-Hürriyet
“Artık merkez biziz” (sürmanşet) ve “Kırmızı kart”-Milliyet
“Milletin Zaferi” (sürmanşet)-“Tarihi tasfiye” (manşet)-Yeni Şafak
“Korkunun zaferi” (Sürmanşet)-“Deprem”(Manşet)-Cumhuriyet
Nitekim ben de o tarihte Bursa Hakimiyet’teki köşemde, bunun bir halk ihtilali olduğunu, milletin iradesinin tecelli ettiğini yazmıştım. Çünkü, 3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerde AK Parti yüzde 34.4’le tek başına iktidara gelirken, CHP yüzde 19.5’le Meclis'in ana muhalefeti olmuştu.
Millet, seçimlere hükümet olarak giren 3’lü koalisyonun partileri DSP, ANAP ve MHP’yi al aşağı etmişti. Hele ki, 99’da yüzde 22 ile sandıktan birinci çıkan DSP’yi, 3 yıl sonra yüzde 1’e indirmişti.
Küçük büyük tüm partileri elinin tersiyle iten halk, o gün Meclis'i sadece 2 partiye teslim etti. Birine hükümeti diğerine de onu denetleme görevi verdi.
Milletin bu terazisi hiç şaşmaz. Hep derim, milletin feraseti her daim kendini seçimde gösterir.
Aradan dolu dolu tam 18 yıl geçti. 3 gün önce partinin iktidara gelişinin yıl dönümü idi. İzmir depremi dolayısıyla parti bugüne özel bir çalışma yapmadı. Aslında yapmaması da yerinde oldu.
3 Kasım 20020’nin manşetlerinde ne vardı?
“Deprem ve ekonomik kriz… Aynen 20 yıl öncesindeki gibi…”
İktidarda 18 yıl kalma başarısını gösteren AK Parti, son 3 yıldır teşkilat bazından tutun da, Meclis’e kadar, belediye başkanlarından tutun da kabineye kadar ve ekonomiden tutun da dış politikaya kadar her alanda yoğun bir şekilde tartışılan, dert yanılan parti konumuna geldi.
Elbette iktidarda bu kadar uzun süre kalıp da erozyona uğramamak mümkün değil. Ama bu başarının ardında halkla gönül bağı kuran bir lider profili, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olması, onun genel başkanlığında, başbakanlığında ve 2010’dan sonraki Cumhurbaşkanlığı’nda bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 10 yılını andıran büyük bir sosyal ve ekonomik kalkınma hamlesi ile demokratik ilerleme yaşandı.
Reformist bakış açısıyla yönetimsel ve sistemsel bazda yapılan değişimler, yeniliklerle Türkiye adını küresel oyun kurucularının listesine yazdırdı.
İlk defa bu milletin önüne 2023 hedefleri, 2050 ve 2071 hedefleri kondu.
Bin yılın seçimi yapıldı ve Cumhurbaşkanı’nı halk doğrudan kendi seçme hakkını elde etti. Millet dağdaki çobanıyla, aydınıyla, işçisiyle memuruyla, Türk’üyle, Kürd’üyle hükümetinin liderliğinde kenetlendi, etnik milliyetçilik, dil, din ayrılıkları yerini birlik ve beraberliğe bıraktı.
“Millet devleti için vardır sözünün yerini devlet milleti için vardır” aldı. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele eden hükümet bunda da başarılı oldu.
Ya şimdi? Hamaset nutukları atıp da, kaba tabirle göz boyama yapacak değilim.
Halk arasında;
“Sanki gizli bir el AK Parti’nin içine girmiş, teşkilatları halktan koparmış, hükümete olan güveni sarsmış,Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Külliye’de yalnızlaştırmış, 3 y yerine gelmiş, vs…vs…vs…” şehir efsanesi almış başını gidiyor.
Efsaneler mistik özelliği ile cezbeder, bu söylentiye inanmak isterim lakin yanılır ve yanıltırım. Ama bildiğim bir şey var ki, AK Parti için 18 yılın sonunda durum hiç de öyle parlak ve gelecek vaat eden pozisyonda değil…
Cumhurbaşkanı Erdoğan olmasa zaten bu milletin AK Parti ile işi de olmayacak.
Ama, milletin şimdi beklentisi var. AK Parti’nin şimdi hem bu millete hem de Genel Başkanı Erdoğan’a karşı sorumluluğu var.
Artık, üzerindeki ölü toprağını atması, silkelenmesi ve gerçek anlamda tabandan başlayarak tavana kadar teşkilatlarıyla hükümetine sahip çıkıp bu milletin içinde bulunduğu sıkıntılı dönemi atlatması için yeni baştan yeni bir yol hikayesi yazması lazım…