Ağıralioğlu: Ülkenin kilit sorunlarını Anahtar Parti çözecek
Kuruluşunun ardından geçen 5 ayda 81 ilde teşkilatlanmasını tamamlayan Anahtar Parti 20 Nisan'da 1. Olağan Kurultay sonrasında tam kadro sahaya çıkmaya hazırlanıyor. Genel Başkan Ağıralioğlu, ülkenin kilit sorunlarını çözmek için kuruldukları iletti.

Yeniçağ Gazetesine konuşan Yavuz Ağıralioğlu'nun röportajı şu şekilde:
20 yıla aşkın AKP iktidarı sonrasında, ülkede her geçen gün gayri memnun sayısının arttığı bir ortamda, partinizi kurup milletin huzuruna çıktınız. Mevcut siyasi konjonktürde parti olarak hedef ve beklentiniz nedir? Anahtar Parti bugün neredeyse kilitlenme noktasına gelen Türk siyasetinin anahtarı, siyasetten ümidini kesenler için yeni bir umut olabilir mi?
AĞIRALİOĞLU: Türkiye'de bu kadar uzun iktidarı ilk defa tecrübe ediyoruz. Bu kadar uzun ve aralıksız iktidar aslında memleketin sorunlarını çözmek için çok büyük bir fırsattı. Siyasi kredi hiçbir parti lehine bu kadar uzun ve aralıksız bir partinin elinde durmamıştı. AK Parti 2002'de söylediği, çözmeyi vaat ettiği sorunları çözebilseydi Anahtar Parti'nin yahut başka herhangi bir partinin kurulmasına gerek kalmayacaktı. Biz bugün AK Parti'nin 2002'de millete çözmeyi vaat ettiği sorunları çözemediği için aynı sorunları çözme iradesiyle, bu sorunları çözme vaadiyle parti kurmak mecburiyetinde kaldık.
Anahtar Parti lideri Yavuz Ağıralioğlu iddialı konuştu: Milletin aşına aş, işine iş katmak için iktidar olacağız
Türkiye'nin şartları 2002 ile mukayese edildiğinde daha da ağırlaştı. Bölgenin şartları ağırlaştı, dünyanın şartları ağırlaştı. Dünyadaki kazanma heveslerinin kuralsızlığa dönüştürdüğü bir siyasal iklimin içinde kurulduk. Amerika artık kural tanımaz, her heves ettiği şeyi yapmayı kendisine hak görür bir döneme girdi. Avrupa Birliği üyesi ülkeler kendi dertlerinin, kendi başlarının çağrısına bakma hevesleriyle dışarıda ne olup bittiğine umursamadan kendi menfaatlerine odaklanarak yaşama yolunu tercih etti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de çözerek gücü hâline dönüştüreceği pek çok sorunu çözemediği için bu 23 yıllık iktidarda bugün memleketin ekonomik sorunları, siyasi sorunları, içtimai sorunları siyasetten daha mühim, siyasetten siyasi parti münakaşasından daha mühim duygularla daha önem atfederek ve daha ciddi toplumsal mutabakatlara konu olacak şekilde omuzlanmak zorunda kaldı. Şunu demeye çalışıyorum: Biz bir parti kurduk. Bütün partiler memleket için daha iyi bir yönetim vaadiyle kurulurlar ama artık bir partinin mesuliyetinden çok daha fazlasını taşımak zorundayız. Memleketin çözülmez hiçbir sorunu yoktur. Memleketin sorunlarını çözümsüzmüş gibi gösteren siyasetin maharetsizliğidir. Allah'a hamdolsun ki şu anda Türkiye'nin şu meselesi çözülmez diyebileceğimiz hiçbir meselesi yoktur. Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunların hepsinin sebebi siyasetçilerdir, siyaset kurumudur. Çözme kabiliyetini yitirmiş siyaset yüzünden bu kadar sorunla karşı karşıya kalmış toplumun yaşama sevinci kalmamış. İşsizlik rakamları dayanılmaz hadlere varmış. Satın alma endeksimiz, kişisel olarak yaşadığımız standartlardaki bozulma, ticari rekabet gücümüz, esnafımızın hâli, dar gelirlilerimizin hâli, asgari ücretlerimizin hâli, emeklilerimizin hâli, memnuniyetsizlik eşiğinde Türkiye hatırı sayılır gerilemeler kaydetmiştir. Dolayısıyla Türkiye'de büyük bir potansiyelimiz var ve bu potansiyeli ortaya çıkaracak yeni bir yönetim mahareti teklif ediyoruz.
Türkiye'de bu bahsettiğimiz konuların, sorunların hepsinin çözümü mümkündü. Bunları AK Parti de çözebilirdi. Ama siyaset milletten kopuk hâle gelince, denetimsiz bir siyasal alan oluşunca verimsizlik baş gösteriyor. Harcadıklarının hesabını vermeyen siyaset, temsil gücünü yitiren siyaset, denetlenemeyen siyaset, kurumsal meseleleri var, kurumsal varlığını bu meseleleri çözme imkânıyla buluşturamayan siyaset, memleketimize yük oluyor. Biz partimizi memleketin kilit sorunlarına çözüm olsun diye kurduk.
BÜTÜN SORUMLULUK SİYASETÇİLERİN
Memleketin çözülmez sorunları yok derken kastettiğimiz şey şu: Enflasyonun sebebi siyasetçiler, faizin sebebi siyasetçiler, işsizliğin sebebi siyasetçiler. Memlekette adaletin gecikmesinin sebebi siyasetçiler. Bürokrasinin aşılmasının sebebi siyasetçiler. Akademinin bozulmasının sebebi siyasetçiler, siyaset kurumu. Sivil toplumun sivil olmaktan çıkmasının sebebi siyasetçiler. Basının bu kadar huzursuz olmasının sebebi siyasetçiler. Temel hak ve özgürlüklerimizin sınırlandırılmasının yahut temel hak ve özgürlüklerimizin sınırlanıyor olmasından kaynaklanan huzursuzluğumuzun sebebi siyasetçiler. Üniversitelerin, genç işsizlik oranımızın artmasının sebebi siyasetçiler. Tarım ve hayvancılıktaki daralmanın sebebi siyasetçiler. Aklınıza ne geliyorsa, sorun diye saydığınız bu sorunların aslında çözümü mümkün. Bunları çözemeyen siyasetçiler. Dolayısıyla başka bir müessese yok. Bunları çözebilecek olan da siyasetçiler ve siyaset kurumu. Çözümsüz zannedilen meselelerimizin çözülebileceğini göstermek için kurulduk.
PARTİ KAVGASIYLA KAYBEDECEK VAKTİMİZ YOK
Her meselesini çözebilecek yetişmiş insan gücü olan, büyük devletler kurmuş, zengin dönemleri olmuş, hazinesini doldurabilmiş, millî gelirini yükseltebilmiş, satın alma gücünü yükseltebilmiş, enflasyonsuz ve faizsiz bir ülke kurabilmiş dönemlerimiz var bizim. Bunları başarabildiğimize göre şimdi bunların olamamasına sebep olan ne kadar hata, kabahat, kusur varsa bunları telafi edeceğiz ve memleketimizde nefes aldıracağız. Memleketimizin yaşama sevinci olacağız. Lüzumsuz münakaşaya gerek yok. Siyasi tartışmaları bu kadar abartıp uzatmaya gerek yok. Bir yönetim kalitesi kaybı var, yönetim kalitesinde bozulma var. Memleketin kaynakları doğru değerlendirilemiyor. Memleketin kaynakları doğru değerlendirilemediği için verimsizlik baş gösteriyor, devletin kurumları aşınıyor, siyaset harcamayı planlayamadığı için, topladıklarını adil dağıtamadığı için, yatırımların verimli geri dönüşümünü, rekabet gücümüzü ayağa kaldıracak şekilde planlayamadığı için, memlekette bugün karşı karşıya olduğumuz sorunlar baş gösteriyor. O yüzden Türkiye'nin sorunlarına yeni bir coşkuyla, yeni bir idealizmle, yeni bir sorumlulukla çözme kastıyla bir parti kurduk. Anahtar Partimiz, memleketin hizmetini görmek için kurulmuş her partiden bir parti. Farklı olarak sadece şu: Biz bir parti meselesi gibi görmüyoruz. Her partinin milletine vaat ettiğini kendi vadimiz gibi biliyoruz. Dolayısıyla devletine, milletine düşman olmayan herkesi kendimizden, kendimiz de onlardan biliyoruz. Parti kavgasıyla, parti münakaşasıyla kaybedecek bir günümüzün kalmadığına inanıyoruz. 85 milyonun aile olarak görülebildiği, yetişmiş insan gücümüzün, yetiştirebildiğimiz kıymetli insanların, memleketin yönetimiyle buluşunca memleketin bugün karşı karşıya olduğu pek çok sorunun hemen çözüleceğine inanıyoruz. Hesap veren siyasete inanıyoruz. Bilene soran, bilenlerle yürüyen, bilenleri baş tacı eden bir devlet yönetimi vaat ediyoruz. Bizden olanlar değil, kendisinden olanlar değil, partisinden olanlar değil; bizden olanları milletinden olanlar, devletinden olanlar diye geniş bir perspektifle oturtuyoruz.
FAKİRLİK MEMLEKETİN KADERİ DEĞİL
Bu hassasiyetlerimizin merkezinde, yeniden devleti, milleti, 85 milyonu ayağa kaldırma mesuliyeti taşıyoruz, taşıyabiliyoruz. O yüzden Anahtar Parti önümüzdeki dönemin namzetidir. Anahtar Parti önümüzdeki dönem oy hesabının değil, kaç mebus çıkaracağının değil, Türk milletinin ne olacağının, Türk Devleti'nin hangi siyasi koordinatlarda durması gerektiğinin, hangi imkânları bulabileceğinin, doğru yönetilirse ne kadar zengin olabileceğinin partisidir. Dolayısıyla biz ‘partim’ diyenler değil, ‘devletimiz, milletimiz’ diyenleriz. Kimlik siyasetine, mezhep meşrep kavgasına, fikri tartışmalara kurban edilecek her günümüzü milletimize kötülük sayıyoruz. Vazifemizi biliyoruz. Vazifelerimizi hangi hassasiyetlerle, hangi sorumluluk bilinciyle yapacağımızı biliyoruz. O çerçevede önümüzdeki dönemin namzeti olduğumuzu düşünüyoruz. Siyaset böyle zamanlarda nesil değiştirir, jenerasyon değiştirir. Siyasetin jenerasyon değişikliğinin de zamanının geldiği bir anda kurulduk. Siyaset bir bayrak yarışı gibidir. Memleket için yapılanların, iyi olanların hepsi devam edecek. Eksik olanlar tamamlanacak, yanlış olanlara engel olunacak. Bu ülke büyük bir ülkedir. Kaynakları doğru yönetilince 850 milyona yetebilir. Yanlış yönetildiği için 85 bin kişiye yetemez hâle gelmiştir. Büyük bir memleketi ayağa kaldırmak, zaten büyük bir potansiyeli olan memleketin hazinesini doldurmak, ambarlarını doldurmak çok kolaydır. Ovaları vardır, yaylaları vardır, meraları vardır, girişimcisi vardır. Yetişmiş insan gücü vardır, büyük bir enerjisi vardır, ticaret potansiyeli vardır. Bu ülkeyi doğru yönetecek bir programa, bir kadroya ihtiyaç olduğu için partimizi kurduk. Yoksa her şeyi var olan memlekette bunları doğru yönetince memleket ayağa kalkacaksa, bu yönetim maharetsizliğinden kaynaklanan fakirlik memleketin kaderi değil, siyasetin kabahatidir. Bu yüzden buna son vermek hassasiyetiyle siyasete başladık. Yeni bir partiyle başladık.
MİLLİ İRADEYİ ÇOK ÖNEMSEMELİYİZ
Siyasi yelpazedeki yerinizi tam olarak nasıl ifade ediyorsunuz?
Türkiye'de parti kurulduğu için kendisine şu soru sorulmamış hiç kimse yoktur: Efendim, ne gerek vardı? Hangi boşluğa parti kurdunuz? Bu, parti kuran herkese sorulan sorulardır. Türkiye'de biz siyasi parti boşluğuna kurmadık. Türkiye'de Anahtar Parti’yi memlekette adalet boşluğuna kurduk, memlekette tasarruf boşluğuna kurduk, nezaket boşluğuna kurduk, ciddiyet boşluğuna kurduk. Plan yapma, program yapma ve bunlara ulaşabilme imkânlarının yokluğuna kurduk. Büyük bir enerjisi var, bu enerjinin hesaba katılmadan, nobranca yönetildiği ve enerjinin boşa gittiği bir hesapsızlığın üstüne kurduk. Memlekette siyasete karşı bıkkınlığın olduğu bir zamanın üstüne kurulduk biz. Dolayısıyla Türkiye'de bir parti boşluğu olmayabilir ama Türkiye'de bir yönetim boşluğu var. Türkiye'de bir siyasi partiye ihtiyaç yok denebilir ama Türkiye'de bir akla, bir programa, bir kalkınma iradesine ihtiyaç var. Türkiye'de ciddiyete ihtiyaç var. Türkiye'de memleketin kaynaklarını doğru yönetme maharetine ihtiyaç var. Dolayısıyla Türkiye'nin büyük potansiyelini ortaya çıkaracak yeni bir siyasi stratejiye ihtiyaç var. O yüzden bir partiyi mevzu etmiyoruz da Türkiye'nin büyük potansiyeline yürüyebilen bir aklı mevzu ediyoruz. O yüzden biz partimizi Türkiye'nin potansiyeline kurduk. Türkiye doğru yönetilince hazinesi de dolacak. Türkiye doğru yönetilince enflasyonsuz ve faizsiz olacak. Türkiye doğru yönetilince dünyayla rekabet imkânı kazanacak iddiamızın, irademizin öznesi olarak kurulduk. Dolayısıyla bizim, ‘bir parti kurdunuz, hangi boşluğa kuruldunuz, parti kurdunuz, hangi koordinatlarda duracaksınız?’ sorularının daha üstünde başka bir şey söylüyoruz. Türkiye'yi 85 milyonu ailemiz bilen bir mesuliyetle, sarıp sarmalama irademizle partimizi kurduk. Bu irademizin işte önünde, arkasında daha önce tecrübe edilmiş parti, partiler kurulmuş başarısızlıkları var. Dolayısıyla siyasete karşı ilginin, siyasete karşı güvenin, siyasete karşı itimadın azaldığı bir zamanda kurulduğumuzu biliyoruz. İnsanlar siyasete böyle zamanlarda kahırlıdır. Siyasetçiyi sevmezler böyle zamanlarda. Ama uzun bir sandık tecrübesi vardır Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin. Türk milletinin uzun bir sandık tecrübesi vardır. 1830'larda vilayet meclislerinden itibaren sandık tecrübemiz var. Sandıktan başka çözümümüz yok. Milli iradeyi çok önemsemeliyiz. Sorunlarımızı çözme iradesi olan partileri önemsemeliyiz. Daha iyisini yapabiliriz diyen insanların parti kurmasından ümitsiz olmamalıyız. Bunlara sevinmeliyiz. Bir gün vazgeçer de ne yaparsak yapalım düzelmeyecek derse bu millet, o zaman endişelenmeliyiz. Yoksa parti kurmak, yeni partiler kurarak memleketin güçlü yarınları için gayrette bulunmak memleket için sevindiricidir. Biz de Türkiye'nin büyük potansiyeline inanıyoruz. Memleketin büyük insan gücüne inanıyoruz. Memleketin büyük potansiyelinin doğru yönetilince ülkeyi ayağa kaldıracağına inanıyoruz. Partimizi bu koordinatlarda kurduk. Kimlik kavgası vermeyeceğiz. Kimlikli siyaset yapacağız, kimlik siyaseti yapmayacağız. Değerler üzerinden siyaset yapmayacağız ama değerli siyaset yapacağız. İnsanların bizden olan olmayan, bizim mezhepten, bizim meşrepten olan olmayan, bizim inancımızdan, bizim aidiyet grubumuzdan olan olmayan diye itilip kakılıp huzursuz olduğu bu berbat iklime son vermek zorunda olduğumuzu düşünüyoruz. Biz kocaman bir aileyiz, 85 milyon her rengimizle güzeliz ve biz bir millet olarak bundan sonra kendi kendimize yeteriz irademizle ayağa kalkabiliriz. Hassasiyet koordinatları, partimizin koordinatları olacak.
VECİZ NUTUKLAR AÇ İNSANI BAĞLAMAZ
Sahaya çıkmanızın ardından karşılaştığınız olumlu ve olumsuz tepkiler konusundaki değerlendirmeniz nedir?
Siyaset ilkesizlik hattında şu anda. Bu uzun iktidar döneminde bir de tecrübe ettiğimiz 50 artı 1 mecburiyetleri, siyaseti yapılan ittifaklarla yahut 50 artı 1'i kazanmak için meşru görülen birtakım enstrümanlarla ilkesizleştirdi. Sonuçta millet siyasetin sonuçları itibarıyla itibarına bakar. Yani sizin ne söylediğinizin bir önemi yoktur. Milletin yaşadığının bir önemi vardır. Siz çok hikmetli şeyler söylersiniz. Millet açsa sizin hikmetli sözleriniz milleti bağlamaz. Siz çok veciz nutuklar atabilirsiniz. Çok iyi programlar yazabilirsiniz. Harikulade programlarınızı çok iyi lansmanlarla millete takdim edebilirsiniz. Millet sizin anlattığınıza, yazdığınıza, programlarınıza bakmaz. Millet yediğine bakar, bulduğuna bakar, evine akşam götürebildiğine bakar, evinden çıkarken kaygısına bakar. Hastalanınca aldığı hizmete bakar. Çocuklar büyüyünce çocuklarının kazanabildiği, bulabildiği işe bakar. Ticaret yapıyorsa sattığına bakar. Üretiyorsa ürettiğinin seneye üretebilme imkânlarına bakar. Yani aslında vatandaşınız, milletiniz sizin programlarınıza bakmaz. Sizin programlarınızın sonuçlarına bakar. Bu itibarla Türkiye'de 23 yıldır sevilen, 23 yıldır arkasında durulan, ümit edilen ama milletin umduklarını bulamadığı bir iktidar vardır. Bu hayal kırıklığına sebep olmuştur. Beraberinde bu uzun iktidar pek çok açıdan siyaset kurumunu aşındırmıştır. Siyaset kurumu şöyle aşınmıştır: Bu uzun iktidar döneminde sevip de düşman olunmayan, düşman olunup da dost olunmayan, yanına alıp da karşısına almadıkları, karşısına alıp da yanına almadıkları hiç kimse kalmamıştır. Dolayısıyla bu siyasete ilkesizlik bulaştırmıştır. Siyasetçilerin dostluğuna, siyasetçilerin düşmanlığına, siyasetçilerin kavgasına, siyasetçilerin sevdasına inanamaz hâle gelmişlerdir. Siyaset kurumu bu kadar aşınınca milletin yaşama sevinci kalmaz, haklı olarak millet yaşadığı sorunlardan siyaseti ve siyaset kurumuna güvensizlikten kahırlı hâle gelir. O yüzden sahada en büyük zorluk siyaset kurumunun aşınmasından kaynaklanan zorluktur.
İNŞALLAH BAŞARIRSINIZ DUALARI ALIYORUZ
Ama Allah'a hamdolsun en azından ben şahsen 35 senedir cemiyetçilik yapıyorum, siyaset yapıyorum. Olabildiği kadar milletime verdiğim sözlere, olabildiği kadar milletimin beni bulmayı makul gördüğü yerlerde olmayabilmeyi başardım. Yani ben ilkeli siyasete çok inanırım. Millet için siyaset yapmaya, millete verilen sözlerin tutulmasına çok inanırım. Mazeretlerle beyan edilen şeyin siyaset olmadığını, mazeretlerle yapılan şeyin siyasete itibar kazandırmadığına inanırım. İlkeli siyaset şu anda Türkiye'nin belki en büyük ihtiyaçlarından biridir. Anahtar Parti bu ilkeli siyaset hassasiyetinin üstüne kuruldu. Sahada partimize karşı bir güven, partimize karşı bir tebessüm, partimize karşı hassasiyetlerine karşı inşallah başarırsınız duaları vardır. Ama siyaset çok gayret ister. Böyle zamanlarda bedeli çok ağır olur siyasetin. Bu bedeli ödeyeceğiz. Biz siyaseti milletimizden alacak hassasiyetiyle yapan bir kadro değiliz. Milletimize borcumuz var. Bu borcumuzu ödeyeceğiz.
ADALET YOKSA OLUMSUZLUKLAR ÇOĞALIR
Malumunuz Türkiye genel sorunlarının yanı sıra gündemi çok yoğun bir ülke. Son olarak da İmamoğlu soruşturmasıyla birlikte tüm sorunlar geri planda kaldı. Sizin parti olarak İmamoğlu soruşturması ve sonrasındaki gelişmelerle ilgili değerlendirmeniz nedir? Söz konusu gelişmeler ülke demokrasisi ve huzuru açısından sizi endişelendiriyor mu?
Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi, Adalet ve Kalkınma ismi olarak şöyle bir iddiayı barındırıyor: Bir ülke ancak adaletle kalkınabilir. Yani AK Parti kendisine bu ismi, bu iddiayla aldı: ‘Bir ülke ancak adaletle kalkınabilir’ iddiasıyla bu ismi benimsediler. Ülkeyi adaletle ayağa kaldıracaklarına inandıkları için partilerine bu ismi koydular. Şimdi Türkiye'de yapılanların, son dönem özellikle tartışmalarımıza konu olanlar üzerinden ifade etmem gerekirse, eğer bir şey adaletliyse, eğer yapılan adaletin tecellisi ise adalet mutlaka ülkeyi güçlendirir. Adalet mutlaka devleti güçlendirir. Eğer yapılan adil ise, adaletli bir iradenin tecellisi ise ülkenin toplumsal beraberliği güçlenir, ekonomisi güçlenir, itibarı güçlenir, devletin kurumları güçlenir. Eğer bunların hiçbiri olmuyorsa yapılan şey adaletle yapılamıyordur. Yapılan şey adaletli değildir. Yahut yapılan şey adaletin usulüne riayet edilerek yapılmıyordur. Ne oluyorsa oluyordur, bu yapılanların toplumsal karşılıklarına bakıyorum. Beraberliğimiz zayıfladı. Devlete güvenimiz zayıfladı. Uluslararası itibarımız zayıfladı. Faiz oranlarımız yükseldi. Enflasyonumuz yükseldi. Borçlanma oranlarımız yükseldi. Döviz rezervlerimiz eridi. Yani yapılan şey bu kadar menfi sonuçlar doğuruyorsa ya yapılanda ya yapılma usulünde ciddi hatalar var demektir. Ben öyle bakıyorum.
Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu kurultay için tarih verdi
CUMHURBAŞKANLIĞI SÜRECİNİ KONUŞMAK İÇİN ÇOK ERKEN
Görünen şekliyle Cumhurbaşkanlığı seçim tarihi her ne kadar 2028 olsa da bildiğiniz gibi bu konuyla ilgili tartışmalar da şimdiden ülke gündemine girmiş durumdadır. Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi konusunda görüşünüz nedir? Ortak bir aday etrafında birleşmek yerine partinizin kendi adayıyla bu yarışta olması gibi bir düşünceniz var mı? İktidarın Cumhurbaşkanı adayının her şeye rağmen Erdoğan olacağı kesin… Sizce muhalefetin ortak adayı olması konusunda Ekrem İmamoğlu’nun, Mansur Yavaş’ın veya bunlar dışında bir başka ismin şansı nedir?
Cumhurbaşkanlığı sürecinin erken konuşulmaya başladığını düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı sürecini kendisi için kariyer planlamasının imkânı gören bazı siyasi aktörler bunu tetiklemiş olabilir. Buna Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir daha seçilmesi, bir daha seçilmesine imkân arayabilmesi, acaba bir daha seçilmek için yeni bir yol, yeni bir mecra deneyelim mi değerlendirmesi de konulmuş olabilir. Ben bu kadar sorunu olan memlekette elinde her türlü programı tatbik edecek gücü olan iktidarın kim cumhurbaşkanı olacak tartışmasından çok bu ülkenin hâli ne olacağı odaklanması gerektiğini düşünürüm. Bu kadar sorun olan memlekette de muhalefetin sorunlara odaklanmış mesuliyetli bir alternatif olabilmesini çok önemsiyorum. Dolayısıyla Türkiye'de bu siyasi tiyatroya döndüğünü düşündüğüm ‘kim cumhurbaşkanı olacak?’ tartışmasını ikinci kere, üçüncü kere yaşıyor olmaktan da mustaribim. Biz ‘kim cumhurbaşkanı olsun?’ tartışmasından daha evvel ‘ne cumhurbaşkanı olsun?’ tartışmasının doğru olduğunu düşünüyoruz. Eğer cumhurbaşkanlığı makamı, cumhurbaşkanlığı mesuliyeti konuşulacaksa ‘kim olsun?’ üzerinden değil ‘ne olsun?’ üzerinden konuşulsun. Belki bunun memleketimize daha çok faydası olur. Nezaket cumhurbaşkanı olsun, ciddiyet cumhurbaşkanı olsun, adalet cumhurbaşkanı olsun, merhamet cumhurbaşkanı olsun. Partili, partisiz ayırmadan herkesi kucaklayabilecek cumhurbaşkanı olsun. Devletin ya da birikmiş insan gücümüzün üstünde partililik üzerinden değil, devletin milletin birliğini temsil eden makam üzerinden cumhurbaşkanlığı konuşulabilsin. Cumhurbaşkanlığında kimin olacağı, kimin oturacağı, kimin cumhurbaşkanı olacağı değil, Cumhurbaşkanlığı makamının ne yapacağı, nasıl yapacağı, kimlerle yapması gerektiği konuşulabilsin. Dolayısıyla biz Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı tartışmasını şu anda milletin yaşadığı sorunlar cihetinden de hem erken hem de millete saygısızlık sayıyoruz.
BİZ MİLLETİN A PLANIYIZ, KİMSENİN B PLANI DEĞİLİZ
Bütün partilerin kendilerine ait bir gündemi vardır. Biz Anahtar Parti olarak milletin A planı olarak kurulduk. Bütün şubeler ile memleketin hizmetine talibiz. Cumhurbaşkanlığı da dahil buna partimizi hobi olsun diye kurmadık. Partimizi cumhurbaşkanlığı hesapları da dahil memleketteki bu son dönem özellikle 50 artı 1'in sebep olduğu ittifaklar denkleminde bir ittifak denkleminin aparatı olarak da kurmadık. Partimizi milletin ittifak yapabileceği, arkasında 85 milyonun ‘ben bu partiyi destekliyorum’ diyebileceği bir iddiaya kurduk. Yani biz milletin A planıyız. Hiç kimsenin B planı değiliz. Çocukça işte olmazı olur görmek, ham hayal kurmak, erken konuşmak falan bunların hepsinin siyaseten bir zamanı olduğuna inanırız. Yani her değerlendirmenin bir zamanı vardır. Sahalarda büyük bir siyasi coşkuyu, toplantılarda büyük bir mesuliyeti bütün teşkilatlarımızda görüyoruz. Önümüzdeki dönemin namzeti olabileceğimiz koordinatlardayız. Biz Türk siyasetinin yeni alternatif merkezi olmaya çok kararlıyız. Cumhurbaşkanlığı tartışmalarını şimdilik erken buluyoruz. Partimiz önümüzdeki dönem koordinatlarını, ya 40 katır ya 40 satır diye, ya Millet İttifakı ya Cumhur İttifakı diye, ya CHP ya AK Parti diye bu tahterevalli siyasetine kurban ettiğimiz yıllarımızdan sonra merkezinde millet olan, ya öyle ya böyle değil, sadece millet hassasiyetiyle bir siyasi alternatif oluşturmaya gayret edeceğiz. Bunun enstrümanları Cumhurbaşkanlığı seçimi de dahil, önümüzdeki seçimler de dahil, Türkiye'deki toplumsal karşılıklarımız da dahil bunları görmemiz lazım. Sahadaki ivmelenme arttıkça bizim söylediklerimizin yeni bir imkâna dönüşebileceğine dair hem ümidimiz hem gayretimiz var. Yani Türkiye'de ‘Nereye dahil olacaksınız?’, ‘Hangi ittifak bloğundasınız?’, ‘Kimi destekleyeceksiniz?’ falan gibi sorulardan çok yakında kurtulacağımıza inanıyoruz. ‘Ne denklem kuracaksınız?’, ‘Hangi yolu açacaksınız?’, ‘Önümüzdeki dönem millete ne alternatif sunacaksınız?’ sorularına muhatap olacağımız bir yere yürüyoruz.
İSMİ GEÇEN HERKESTEN DAHA İDDİALIYIZ
Anahtar Parti bu bahse konu isimlerin dışında da bir şans olup olmadığını millete göstermek için kuruldu. Yani biz cumhurbaşkanlığı sürecinde namzet diye ismi geçen herkesten iddialıyız. Yani mevzu ‘kim yapar, nasıl yapar?’ tartışmadığımız için ‘onlar yapar, biz de yaparız. Biz daha iyi yaparız.’ Bahse geçen, ismi geçen herkesten daha iddialıyız, herkesten daha dirayetliyiz, herkesten devletin, milletin menfaatlerine biz daha layığız diyebiliriz. Ama mesele kimin olacağını konuşmak değil, mesele Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Türk Milleti'nin geleceği adına hangi programın, hangi siyasi koordinatların, hangi çerçevenin, hangi hassasiyet merkezlerinin harekete geçmesi gerekiyor, onları konuşmamız lazım. Dünya sıkışıyor, devletler sıkışıyor, bölgede Türkiye sıkışıyor, Türkiye'nin ağır sorunları var. Bu netameli sorunlarla ilgili bir hassasiyet taşıyoruz biz. Çözüm iradelerimiz var, koordinatlarımız var, kırmızı çizgilerimiz var, yapacaklarımız, yapmayacaklarımız var. Dolayısıyla biz bir irade beyan ediyoruz. İrademizi beyan ederken kırmızı çizgilerimizi de gösteriyoruz. Bunu beyan ederken ne yapacağımızı, kimlerle yapacağımızı, kimlerle ne yapmayacağımızı da söylüyoruz. Devlet millet düşmanlarına gülmeyeceğiz. Devletin milletin düşmanlarıyla beraber olanlarla siyaset geliştirmeyeceğiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sınırlarında pusulanan her türlü operasyonla Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına kasteden tehlikeleri bertaraf edeceğiz. Ege'yi de yönetmek zorundayız. Akdeniz'i de yönetmek zorundayız. Münhasır Ekonomik Bölgeleri yönetmek zorundayız. Libya'da sorumluluklarımız var. Suriye'de bir fiili durumla karşı karşıyayız. PKK'ya devlet kurdurmak istiyorlar. Engel olmak zorundayız. 4 milyon sığınmacı var. Sığınmacıları salimen memleketlerine göndermek zorundayız.
DİNDARLIĞIMIZ AŞINDI, MİLLİYETÇİLİĞİMİZ VİZYON KAYBETTİ
Çocuklarımız işsiz, beyin göçü veriyoruz. Bunlara kavuşmak zorundayız. Adalet gecikti, hızlandırmak zorundayız. Toplumsal beraberliğimiz çok ciddi enerji birikimi oldu, kırılma eşiğine geldi. Toplumsal rehabilitasyonu sağlamak zorundayız. Devletin kurumlarına güveni sağlamak zorundayız. Dindarlığımız aşındı. Milliyetçiliğimiz vizyon kaybetti. Bütün bunları toparlamak zorundayız. Sivil toplumumuz savruldu. Basın, temel hak ve hürriyetlerimiz bayağı baskı altında kaldı. Bunları yeniden ayağa kaldırmak zorundayız. Eğitim müessesesi dağıldı. Türkiye'nin ağır sorunları var ve bu sorunlara odaklanmış bir kalkınma iradesi ortaya koymalıyız. Bu iradenin merkezinde particiliği az, devletin, milletin geleceğiyle ilgili endişeleri çok duyurmak zorundayız. Parti kavgasını az, memleket mücadelesine çok heves etmek zorundayız. Oy, parti telaşı az, devletin, milletin beraberliğini çok hassasiyetle taşımak zorundayız. O yüzden biz ne yapacağımızı biliyoruz, ne yapmayacağımızı biliyoruz, kiminle ne yapılabiliri biliyoruz, kiminle ne yapılamayacağını biliyoruz. O yüzden tarihte büyük işler yapabildiğimiz iyi dönemlerimizde hangi hassasiyetlere dikkat ettiğimizi, ne yaparak büyük olduğumuzu biliyoruz; ne yaparak küçük hâle geldiğimizi, küçüldüğümüzü biliyoruz. Neye dikkat etmeyince devletin küçüldüğünü, neye dikkat etmeyince toplumun bölündüğünü biliyoruz. Neye dikkat edince de toplumun bir ve beraber olduğunu, yüreklerin beraber çarptığını, insanların birbirlerine sarılabildiğini, güvenebildiğini, beraber üretebildiğimizi, adalette kalkınabildiğimizi biliyoruz. Dolayısıyla yapacaklarımızı, yapmayacaklarımızı hükümete de bu cihetten bakıyoruz. Bu 23 yıla da böyle bir değerlendirme konusu olarak bakıyoruz. Yani düşmana bakar gibi bakmıyoruz. Her şeyi görebildiğimiz bir aynaya bakar gibi bakıyoruz.
TÜRK MİLLETİNİN VE DEVLETİNİN NÖBETİNİ TUTACAĞIZ
Siyasetin nöbet yerimizi bildiğimiz bir değişiklik merkezi görüyoruz. Biz bir nöbet değişimine hazırlanıyoruz. Bayrak yarışı gibidir siyaset. Yapanlar yaptılar. Buraya kadar geldi. Nöbet yerinde kabahat kusur varsa, gevşeklik varsa, uyku hâli varsa, sınırlar beklenememişse, bu nöbet yerinde nöbette durmanın hassasiyeti taşınamamışsa nöbeti bütün irademizle tutacağımız yere yürüyoruz. Biz Türk milletinin, Türk devletinin nöbetini tutacağız. Vatanımızın milletimizi bekleyeceğiz. Vatanımızın imkânlarını bekleyeceğiz. Emeğini bekleyeceğiz. Alın terini bekleyeceğiz. Sınırlarını bekleyeceğiz. Çocuklarımızın hayalini bekleyeceğiz. Üretenlerinin hakkını bekleyeceğiz. Yaşayan, emek eden, alın teri dökerek emek etmiş, ondan sonra emekli olmuş insanların haysiyetli yaşam beklentilerini koruyacağız, geliştireceğiz, muhafaza edeceğiz. Dolayısıyla biz Türkiye'ye daha kaliteli bir yönetim, daha güçlü bir gelecek hediye edeceğiz inşallah. Koordinatlarda olacağız. Yoksa öbür türlü bu konuşmaların içerisinde kim cumhurbaşkanı, ne cumhurbaşkanı falan bu tartışmaların içerisinde memleketin sorunlarının ezildiğini düşünüyoruz. Türkiye büyük bir ülke. Türkiye'nin büyüklüğüne yürümeliyiz. Türkiye'yi büyütmeye çalışmasın siyaset, Türkiye'yi küçültmesin yeter. Türkiye'yi zengin etmeye çalışmasın siyaset. Memleketin zenginliğini adil dağıtsın yeter. Türkiye zengin bir ülkedir. Türkiye büyük bir ülkedir. Bu büyüklüğü siyasetin hesapsızlığı, siyasetin plansızlığı, programsızlığı ve gevşekliği küçültüyor. Türkiye herkese yetebilir. Herkese yetebilir ülkeyi kendine yetmez gibi gören siyasetçiler yahut siyaset etrafında mevzilenmiş azgın hevesler küçültmektedir. Dolayısıyla bu memleket büyüktür. Sadece siyaset maharetsizliğiyle küçültüyor. Bu memleket herkese yetebilir. Sadece siyasi plansızlık, programsızlık herkese yetemez hâle getiriyor. O yüzden biz memleketin büyük potansiyeline yürüyeceğiz. Önümüzdeki dönem bugün yaşadıklarımızdan çok daha iyi olacağına inanıyoruz. Bu hassasiyetlerimizle önümüzdeki döneme hazırlık yapıyoruz. Hepsi bu.
TÜRKİYE’DE BİR ERKEN SEÇİM BEKLEMİYORUZ
81 ilde teşkilatlanmanızı tamamladınız ve 20 Nisan’da 1. Olağan Kurultayınızı gerçekleştireceksiniz. Bununla ilgili neler söylersiniz?
*5 ay gibi bir zamanda kâğıt üstünde değil, memleketin hizmetini görecek kadroları ilçeler düzeyinde, iller düzeyinde, bölgeler düzeyinde ve genel merkez düzeyinde oluşturabilmiş bir partiyiz biz. Yani kâğıt üstünde kurulmadık, laf olsun diye kurulmadık. Gürül gürül bir iddiayla, coşkun toplantılarla kuruluyoruz. Çok coşkun karşılamalar, halk buluşmalarıyla milletimizle kucaklaşıyoruz. Şimdi Büyük Kurultay'ımıza hazırlanıyoruz. Büyük Kurultay'ımız sonbaharda yapacağımız, öyle planladığımız Olağanüstü Kurultay'ın ön hazırlığı aslında. Seçime girme hakkımız, Türkiye'de erken seçim beklemiyoruz ama herhangi bir fiili durum oluşur diye seçime girme hakkımızı da aslında bir an önce yasal olarak alabilmek için organize ettiğimiz bir süreç bu. 5 ayda kurulduk. Milletimizin kalbine kurulduk. Partiyi fiilen kurmak kolaydır. Milletin umudunu korumak zordur. Milletin umuduna kurulduk. Dolayısıyla sahada gördüğümüz tebessümün de güvenin de 5 ayda partimize büyük kurultayı yapabilme imkânına dönüşmesi bizim partimizin önümüzdeki dönemin en güçlü namzetlerinden biri olduğunu alamettir. Tabii ki takdir milletindir. Tabii ki güven duyacak millettir. Tabii ki eğer güvenip destek olursa iktidara bir partiyi getirecek olan millettir. Milletin sözünün üstüne söz demokrasilerde yoktur. Egemenlik millete aittir. Bu hassasiyetlerle milletimizin kalbine, geleceğine yürümeye devam edeceğiz. 20 Nisan'dan sonra tam kadromuzla, sahaya çıkacağız. Ekim’e kadar bu 6 aylık süreci kurucularımız, divanımız, MYK'mız, gençlik kollarımız ve kadın kollarımızla sahada geçireceğiz. Yani 250 kişilik bir kadroyu her gün bir vilayete gidilecek şekilde teşkilatlarımızı milletle buluşturacak, milletin umudunu yeniden ayağa kaldıracak şekilde planlıyoruz. 20 Nisan'dan sonra, Büyük Kurultayımızdan sonra topyekûn sahaya çıkacağız.