Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: 'Yeni müjdeler gelebilir'
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Karadeniz'deki tarihi doğalgaz keşfinin Türkiye'yi enerjide yeni aktör haline getireceğini belirtirken, "Yeni müjdeler gelebilir, yeni rezervler, yeni sahalar ortaya çıkabilir. Keşif, Türkiye ekonomisine muazzam bir katkı sağlayacak" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'nde, son günlerde tartışılan kritik başlıklarda Hürriyet'ten Erdinç Çelikkan'a şu açıklamalarda bulundu:
BU MİLLİ BİR MESELE
"(Karadeniz'deki keşif) Son zamanların en güzel haberiydi. Türkiye'de herkesin sevinmesi gereken bir şey bu, siyasi görüşü ne olursa olsun ki muhalefetin de o tür açıklamaları oldu, iyi, memnuniyet verici. CHP'nin, İYİ Parti'nin açıklamaları da iyi, ülkemiz adına sevindirici, güzel. Böyle olmalı zaten, bu milli bir mesele. Sismik araştırma ve sondaj kabiliyetimizi Türkiye olarak arttıralım, Türkiye olarak dışarı bağımlı hale gelmeyelim istemiştik. Bu uzun ve meşakkatli bir iş. Bazen arama tarama faaliyetleri yıllarca sürüyor ama hiçbir şey bulamayabiliyorsunuz. Ama işte böyle bulduğunuz zaman da bütün o süreci taçlandıracak bir sonuca da dönüşebiliyor. Bir güzel anı paylaşmak isterim. Fatih gemisi Boğaz'dan geçip Karadeniz'e giderken Cumhurbaşkanımız Huber'den selam etmişti. Daha sonra geminin yakınına giderek 'Yolun açık olsun, uğurlar olsun' demişti. O uğurlu dua kabul oldu. Gemi gittikten 3 ay sonra bu güzel haberi aldık. Bu Türkiye'yi enerji sahasında yeni bir aktör haline getiriyor.
ARTIK ENERJİ ÜRETEN AKTÖR
Türkiye bugüne kadar enerjide transit ülkeyken artık enerji üreten aktör ülke haline gelecek. Teknik arkadaşlar bunun devamının geleceğini söylediler. Umarız bu yönde de güzel haberler gelmeye devam eder. Yeni müjdeler gelebilir, yeni rezervler, yeni sahalar ortaya çıkabilir. Bu yapılacak teknik çalışmalara bağlı. Bir diğer önemli konu da Türkiye'nin kendi coğrafyasına bakışında çok önemli bir değişim yaşandı. Bizim coğrafyamız, stratejik avantaja nasıl dönüştürülebilir diye baktı Cumhurbaşkanımız. Bunun güzel neticelerinden bir tanesini burada görmüş olduk. Tartışmasız kendi kıta sahanlığımızda çıkmış bir rezerv. Birkaç yıl içinde sorunsuz bir şekilde operasyonel hale gelecek. Türkiye ekonomisine, enerjisine muazzam bir katkı sağlayacak.
TÜRKİYE HEP YAPICI AKTÖR
Türkiye hep yapıcı bir aktör oldu. Şimdi bu enerji alanında yeni aktör haline gelmesi bizim başka yerlerde başka ülkelerle çatışacağımız anlamına gelmiyor. Tam tersine biz bunu artı bir değer olarak alıp tekrar hem enerji hem dış politikamızın yapıcı unsurlarından biri haline getirmek amacını güdüyoruz. Fakat Doğu Akdeniz'deki konu, tartışmalı alanlar, masada durmaya devam ediyor.
YUNANİSTAN SÜRECİ BALTALADI
Türkiye, Yunanistan'dan veya bir başka ülkeden gelen tehdit, yaptırım gibi açıklamalara prim vermeyecektir. Biz aslında iyi bir noktaya da getirmiştik bu işi. Türkiye ve Yunanistan karşılıklı olarak müzakerelerin ve istikşafi görüşmelerin yeniden başlamasıyla ilgili açıklamaları yapacakken bir gün önce Yunanistan, Mısır'la anlaşma yaptığını açıkladı ve bütün bu süreci baltalamış oldu. Orada ciddi bir güven krizi ortaya çıktı. Müzakerelerin bu noktaya gelmesinde Cumhurbaşkanımızın oynadığı yapıcı rol kritik bir öneme sahip. Almanya'nın kolaylaştırıcı rolü de son derece önemliydi. Yunanistan'ın bu tavrıyla şu anda yeni bir sürece girmiş olduk. Çünkü Yunanistan ile Mısır anlaşması orada duruyor. Hiçbir şey olmamış gibi hareket etmemiz mümkün değil."
İKİLİ MESELELERİ KENDİMİZ ÇÖZEBİLİRİZ
"İhtilafları müzakere yoluyla çözebiliriz ama bu Türkiye'nin taviz vereceği, haklı menfaatlerinden geri adım atacağı anlamına gelmez. Biz hem Doğu Akdeniz'de hem Kıbrıs'ta hem Türkiye'nin hem de Kıbrıs Türklerinin hak ve menfaatlerini korumaya devam edeceğiz. Orada herhangi bir geri adım söz konusu değil.
Yunanistan'ın AB'yi bize karşı araçsallaştırması yanlış bir strateji. AB üyeliğini arkasına alarak Türkiye ile Yunanistan arasındaki ikili meseleleri çözmeye çalışmak baştan zaten başarısız olmaya mahkûm yaklaşım tarzıdır. Bir kere Yunanistan'ın bu stratejiden, maksimalist taleplerden vazgeçmesi gerekiyor. Biz ikili meseleleri kendi aramızda çözebiliriz. Türkiye ile Yunanistan arasındaki meseleler sadece Doğu Akdeniz ve Ege'den ibaret değil. Yunanistan'daki Müslüman Türk azınlığın hakları, müftülerin seçim yoluyla işbaşına gelmesi gibi birçok konu var. Yunan hükümetleri maalesef bugüne kadar tatmin edici, temel hak ve hürriyetleri esas alan adımlar atmadı. Kariye Camisi'nin tekrar camiye çevrilmesiyle ilgili tekrar Yunan Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamaları gördük. Bunlar sürece katkı vermiyor. Türkiye ile Yunanistan, bu konuları karşılıklı oturup müzakere edebilir."
EGE VE AKDENİZ BARIŞ DENİZİ OLSUN
"Zaman zaman Yunanistan'ın adalarla ilgili Doğu Akdeniz'de maksimalist taleplerini tekrar ısrarla gündeme getirdiğini görüyoruz. Bunlardan vazgeçmeleri gerekir ki hem siyasi iklim hem de şartlar bu görüşmelerin başlaması için müsait hale gelsin. Sevilla haritası diye bir harita dolandırıyorlar. Biz bu haritayı baştan reddediyoruz. Bu haritanın hiçbir bağlayıcılığı, hukuki bir statüsü, gerçekliği yok. Tamamen Yunan tarafının tezlerini dikkate alan bir taksimatı esas alıyor.
Biz Ege ve Akdeniz'in bir barış denizi olmasını istiyoruz. Oradan çıkan kaynakların herkesin istifadesine sunulmasını istiyoruz. Bunu derken de biz hak ve menfaatlerimizden hiçbir zaman geri adım atmayacağımızı açıkça ifade ediyoruz.
(Yunanistan'la yeni müzakere mümkün mü) Her zaman olabilir. İkili, Avrupa Birliği ya da Doğu Akdeniz bağlamında olabilir. Bizim kimsenin hakkında, hukukunda gözümüz yok ama kimseye de hakkımızı yedirmeyiz."
AMERİKAN SİYASETİ ERDOĞAN'SIZ YAPAMIYOR
(ABD Başkan adayı Biden'in sözleri) Cumhurbaşkanımızın Amerikan seçimlerinde gündem olması son yıllarda sıkça gördüğümüz bir eğilimi teyit ediyor. Amerikan siyaseti de Erdoğan'sız yapamıyor adeta. Benzer durumlar Almanya, Fransa, Avusturya seçimlerinde gördük. Bu Türkiye'nin ve Erdoğan'ın gözardı edilemez bir aktör olduğu gerçeğini teyit ediyor. Bizim beklentimiz ABD'de kim seçilirse seçilsin Türkiye ile ABD arasında iki tane temel ulusal güvenlik meselesi var:
- Birincisi ABD'nin Suriye'de PYD/YPG'ye verdiği destek.
- İkincisi FETÖ konusunda tatmin edici adım atmamış olmasıdır.
Bizim açımızdan bu iki konu ulusal güvenlik meselesidir.