Akşener’den Lütfü Türkkan açıklaması
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Bingöl’de şehit yakınına küfür etmesini, “Evet Lütfü Bey bir hata yaptı, karşısındaki kadın olan genel başkanına ağza alınmayacak hakaretleri etmiş, ahlaksız bir adam da olsa koruma içgüdülerine, sinirlerine hakim olması gerekirdi. Siyasi deneyimi ve konumu bunu gerektirirdi. Ama maalesef olamadı ve hislerine yenik düştü” şeklinde yorumladı.
“Ancak benim asıl dikkatimi çeken bu olay vesilesiyle başka Sayın Erdoğan olmak üzere AK Parti mensuplarının gönüllerindeki şehit şehit yakını hatta kadın hassasiyetini keşfetmeleri oldu” diyen Akşener, sözlerinin devamında iktidar kanadının Lütfü Türkkan üzerinden İyi Parti’ye yönelik eleştirilerine bir video ile yanıt verdi. Söz konusu videoda AKP’li isimlerin geçmişte vatandaşlara yönelik hakaretlerine ve Abdullah Öcalan‘ın kardeşinin TRT’ye çıkarılmasına yer veren Akşener, “Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının şehitlerimize olan saygısı milletimize olan muhabbeti kadınlara olan hassasiyeti neresinden tutsanız rezillik, saygısızlık, derin bir kirlilikle karşı karşıyayız. Bir hususun altını kalın bir şekilde çizmek istiyorum ellerinde şehitlerimizin kanı olan teröristleri devletin televizyonuna çıkarıp konuşturanlar bize şehitlerimiz üzerinden ahkam kesemez” ifadelerini kullandı.
Akşener, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a, “Lütfü Beyin hatasından siyasi rant kovalayacağına milletin gözünde kaybettiğin itibari sahte kabadayılık şovlarıyla kazanmaya çalışacağına, hazır şehitlerimiz için yepyeni bir hassasiyet geliştirmişken fırsat bu fırsat gel atılması gereken bazı adımları hemen at. Mesela milletimize küfür eden Mehmet Cengiz’in ihaleleri iptal edip küfürden sonra sildiğin vergi borçlarını hemen tahsil et. Mesela; Dini değerlerimizle dalga geçen Egemen Bağış’ı, atadığın Büyükelçi görevinden hemen al. Mesela; Senin zihniyetindeki birinden, istifa etmesini elbette beklemiyorum, ama en azından, daha önce ‘kelle’ olarak andığın şehitlerimizin ailelerinden, en azından özür dile” diye seslendi.
“Yarın 10 Kasım, ortak bir hüznümüzün mavi gözlü bozkurtumuzu ebediyete uğurladığımızın yıl dönümü. O büyük iradenin lideri bundan 83 yıl önce aramızdan ayrıldı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk aramızdaki ayrık otlarını saymazsak Türkiye’nin her kimlikten her renkten vatandaşın şükranla andığı bir liderdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk milletinin buluşma noktasıdır. Ahlaksız gayretlere rağmen o büyük insanın vakfettiği bu büyük aziz milletin kalbinden silmeyi başaramadılar. Görüyorum ki vefatından 83 yıl sonra bile neden hâlâ bu kadar sevildiğini anlamakta zorlanıyorlar. Şaşırmıyoruz Çünkü önce millet diyemeyenlerin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamaları mümkün olamaz. Allah’ın huzurunda ondan razı olduğumuzu ilan ediyoruz. Biz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten razıyız Allah da mavi gözlü bozkurtumuzdan ve tüm istiklal gazilerimizden razı olsun.
“KARŞIMIZDA BÜTÜN DEĞERLERİ AYAKLAR ALTINA ALMIŞ KİRLİ BİR ZİHNİYET VAR”
“O büyük mücadelenin en önemli özelliği neydi biliyor musunuz aynı amaç uğruna birlikte çarpan yüreklerdi. Aynı dün olduğu gibi bugün de Türkiye’nin en önemli ihtiyacı budur. O nedenle bizim görevimiz AK Parti iktidarının aksi yöndeki tüm gayretine karşı milletimizin her bir ferdinin yüreğinin bir arada artmasını sağlamaktır. Onlar kavga çıkartmaya çalıştıkça havuz medyasının tuzaklarıyla sinir uçlarımızla oynadıkça biz istediklerinin tam tersini yapıp sakin olmaya mecburuz. Bizim siyasetimizde ayrıştırma ve düşmanlık değil birlik ve kardeşlik vardır. Karşımızda bütün değerleri ayaklar altına almış kirli bir zihniyet var.
“LÜTFÜ BEY BİR HATA YAPTI, KORUMA İÇGÜDÜLERİNE, SİNİRLERİNE HAKİM OLMASI GEREKİRDİ AMA MAALESEF OLAMADI”
Yüce Allah’ın emirlerinden, Peygamber efendimizin sünnetinden, Ali’nin cesaretinden, Ömer’in adaletinden kopmuş bir anlayış var. Ve her kim ki, bu değerlerden koparsa, yapamayacağı çirkinlik yoktur. Çünkü artık ne Allah’tan korkar ne de kuldan utanır. İşte tam da bu nedenle, geçen hafta, bu durumu hatırlatmış ve uyarmıştım. Demiştim ki; “Milletimizin ayağına gitmemizden, Memleketi karış karış dolaşmamızdan, Vatandaşımıza kulak vermemizden, Onların derdini, bu kürsü de dahil olmak üzere, her platformda dile getirmemizden rahatsızlar. Bunu, iktidarları için en büyük tehlike olarak görüyorlar. Bu yüzden, her tür çirkinliği, her türlü kötülüğü yapacaklar, ama biz yolumuza devam edeceğiz.” Nitekim biliyorsunuz, geçtiğimiz cuma, Ak Parti’nin, planlı bir provokasyonu sonucunda, talihsiz bir olay yaşadık.
Malı bulan mağribiler, Cuma akşamından beri, bu olay üzerinde tepindikçe tepiniyor. Normaldir, elbette yadırgamıyoruz. Rakibinizin milletvekili bir hata yapmışsa, siz de elbette bunun üzerine yürüyeceksiniz. Evet, Lütfü Bey, bir hata yaptı. Karşısındaki, Genel Başkanına, hem de kadın olan Genel Başkanı’na, ağza alınmayacak küfürleri, hakaretleri etmiş, ahlaksız bir adam da olsa; koruma iç güdülerine, sinirlerine hâkim olması gerekirdi. Siyasi deneyimi ve konumu bunu gerektirirdi. Ama maalesef olamadı ve hislerine yenik düştü. Elbette bu hatayı, mazur görecek değiliz.
Yalnız, benim asıl dikkatimi çeken bu olay vesilesiyle, başta Sayın Erdoğan olmak üzere, Ak Parti mensuplarının, gönüllerindeki şehit, şehit yakını ve hatta kadın hassasiyetini keşfetmeleri oldu. Hatta, bu yeni keşfedilmiş hassasiyete, kendilerini öyle bir kaptırdılar ki; bu mağribilerin başı olan Beyefendi, kısa ve orta dönemli bir hafıza kaybı yaşıyor olsa gerek; dün akşam, kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamalarda muhalefetten, STK’lara, kim varsa, demediğini bırakmadı. Utanmadan işi, kendi eliyle rafa kaldırdığı, İstanbul Sözleşmesi’ne kadar getirdi. Hatta kantarın topuzunu kaçırıp, Lütfü Bey’in kredi borcunu açıklayarak, kanunları bile çiğnedi. Sözüm ona, ahlak timsali bu Bey, son dönemde alışkanlık haline getirdiği üzere, bir de kolaj video hazırlatmış, onu izletti. Hal böyle olunca, bugün biz de, kendisinin hafızasını tazelemek üzere, bir video hazırladık. Gelin şimdi hep beraber onu izleyelim.
“ELLERİNDE ŞEHİTLERİMİZİN KANI OLAN TERÖRİSTLERİ DEVLETİN TELEVİZYONUNA ÇIKARIP KONUŞTURANLAR BİZE AHKAM KESEMEZ”
“Ben de bazı ilaveler yapayım. Bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ün anasına Zübeyde Hanıma genelevde çalışıyor diyenler oldu sarayda kabul edildiler. Bu ülkenin kadınlarına başı açık kadın perdesiz eve benzer ya satılıktır ya kiralık denildi. Elini uzatıp çekil şuradan diyen olmadı. Rize Belediye Başkanı çözüm sürecine ne gerek var her birimiz ikinci bir eş olarak Kürt kadınlarını alalım bu mesele çözülsün dedi, yerinde oturdu kınamaya bile uğramadı. Bu örnekleri defalarca sayı sonsuz sayıda anlatabiliriz. Bunları söylemek bile benim içimi acıtıyor. Ama biraz önce videosunu izlediğiniz ahlak şövalyesi Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının şehitlerimize olan saygısı milletimize olan muhabbeti kadınlara olan hassasiyeti neresinden tutsanız rezillik, saygısızlık, derin bir kirlilikle karşı karşıyayız. Bir hususun altını kalın bir şekilde çizmek istiyorum ellerinde şehitlerimizin kanı olan teröristleri devletin televizyonuna çıkarıp konuşturanlar bize şehitlerimiz üzerinden ahkam kesemez.
“ONLAR HATALARINDA BOĞULUP TIPIŞ TIPIŞ GİDERKEN, BİZ HATALARIMIZDAN ALDIĞIMIZ DERSLERLE HER GEÇEN GÜN BÜYÜYORUZ”
“Kadınlara etmediğini bırakmayanların bu ülkede sürekli kadınlar öldürülürken kılını kıpırdatmayanların bizim karşımızda kadınlardan dem vurmaya hakkı olamaz. Evet Lütfü Bey bir hata yaptı ancak kendisi yaptığı bir hata karşısında önce çıktı açık yüreklilikle özür diledi sonra da gereğini yapıp grup başkan vekilliği görevinden ayrıldı. Erdoğan ve arkadaşlarına sormak isterim; insanlar hatadan günahtan münezzeh değildir. Onun için hukukta hatayı anlayıp özür dilediğiniz zaman başak bir sonuç ortaya çıkar günah işlediğinizde cenabı hak tövbe yolunu açık tutmuştur. Tövbe edip o günahı tekrarlamadığınızda sizin için mağfiret kapıları açıktır. İyi Parti’yi İyi Parti yapan yapılan hata değil, yapılan hata karşısında gösterilen bu olgunluktur. Yüzsüzlüğün ve iki yüzlülüğün hüküm sürdüğü Ak Parti siyaseti ile bizim siyasetimizi ayıran işte budur. Onlar hatalarının üzerinde türlü yalanlarla tüy diker tepinirler biz hatalarımızı telafi ederiz. Onlar hatalarında boğulup tıpış tıpış giderken biz hatalarımızdan aldığımız derslerle her geçen gün büyüyoruz.
ERDOĞAN’A ÇAĞRI: LÜTFÜ BEYİN HATASINDAN SİYASİ RANT KOVALAYACAĞINA, MİLLETİMİZE KÜFÜR EDEN MEHMET CENGİZ’İN İHALELERİ İPTAL ET
“Her ne kadar bayan dediyse, de bayanlığı reddediyorum, Lütfü Beyin hatasından siyasi rant kovalayacağına milletin gözünde kaybettiğin itibari sahte kabadayılık şovlarıyla kazanmaya çalışacağına, hazır şehitlerimiz için yepyeni bir hassasiyet geliştirmişken fırsat bu fırsat gel atılması gereken bazı adımları hemen at. Mesela milletimize küfür eden Mehmet Cengiz’in ihaleleri iptal edip küfürden sonra sildiğin vergi borçlarını hemen tahsil et. Mesela; Dini değerlerimizle dalga geçen Egemen Bağış’ı, atadığın Büyükelçi görevinden hemen al. Mesela; Senin zihniyetindeki birinden, istifa etmesini elbette beklemiyorum, ama en azından, daha önce ‘kelle’ olarak andığın şehitlerimizin ailelerinden, en azından özür dile.
“O ÖZRÜN KARŞILIĞI BUNDAN SONRAKİ FASILDA HUKUKTUR”
“O özrün karşılığı bundan sonraki fasılda hukuktur. Ama hatasını kabul etti. sayın Erdoğan maden o kadar hassassın şimdi sen ve arkadaşların için de aynı sorumluluğu alma vakti. Hesap soran önce kendi hesabını sormayı bilecek. Ahlaklı olmak bunu gerektirir.
“Bu siyasi fırsatçılığı, Allah da şaşırtıyor. Bunlar artık, bir siyasi partiye hizmet etmenin, haşa, sevap hanesine yazıldığını söyleyecek kadar, zıvanadan çıktılar. İstanbul seçimlerinin meşhuru, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı diyor ki; “20 yıl Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidarda tutmak ve onun yaptıkları sebebiyle, sevap hanemize, bir şeylerin yazılıyor olması, çok büyük bir şey.” Rezalete bakar mısınız?
“Neyin günah, neyin sevap olduğuna da artık siz mi karar vereceksiniz? Meraklıysanız, Kur’an-ı Kerim’de, neyin sevap, neyin günah, neyin haram, neyin de helal olduğu yazıyor. Mesela, hırsızlık haram. Mesela, beytülmale göz dikmek haram. Mesela, israf haram. Mesela, yalan söylemek haram. Mesela, iftira atmak haram. Mesela, kula tuzak kurmak haram. Haram-helal hesabı yaparken, bunlar hiç akıllarına gelmiyor, Ama, mesele Sayın Erdoğan’ın iktidarını korumak olunca, maşallah hepsi birden alim kesiliyor. Ama asıl mesele ne biliyor musunuz? Siyasette böyle tipler çıkabilir. Nitekim Ak Parti’de, bunlardan çok çıkıyor. Ama asıl mesele, en baştakinin sessiz kalması, çıkıp da, “Siz ne yapıyorsunuz? Bu ne rezilliktir?” dememesidir. Hatta tam tersine, bu sözlerden, keyif almasıdır. Nitekim, şirkten bile korkmayan, bu iktidar ve mensupları, millet iradesinin, ne olduğunu da unutmuş durumdalar. Millet iradesinin tecelligahı, Büyük Millet Meclisi’mizin başındaki kişinin sözlerini duymuşsunuzdur.
MUSTAFA ŞENTOP’A TEPKİ: CİDDİYETSİZLİĞE BAKAR MISINIZ
“Bir milletin kaderi, bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştırılamaz.” dediğimiz için, bu zat, çıktı ve dedi ki; “Tek adam diyenlere soruyorum, mesela size kaç adam lazım?” Biz sana soralım, sana kaç adam lazım? Aynen böyle dedi. Meclis Başkanı! Ciddiyetsizliğe bakar mısınız? Gazi Meclisimizin, gücünün, her gün tırpanlanmasına, sessiz kalan başkanının takındığı, şu lakayt tavra, bir bakar mısınız? Biz diyoruz ki; “Hakimiyet milletindir, tek kişinin keyfine bırakılamaz.”, o çıkıp, kendince dalga geçiyor. Biz, başkanı olduğu kurumun, itibarını savunuyoruz, o çıkıp, aklınca espri yapıyor. Yazıklar olsun.
“Her dükkânın içinde a-Haber’inize provokasyon yaptırabilirsiniz, sizden korkan sizin gibi olsun!”
“Zannetmeyin harlayarak bizi geri çekeceksiniz. Her dükkânın içinde a-Haber’inize provokasyon yaptırabilirsiniz, her dükkânın kapısında porno sitesinde gezenlere, yavşak yavşak konuşanlara, yazı yazanlara provokasyon yaptırabilirsiniz. Yaptırın kardeşim! Sizden korkan sizin gibi olsun. Biz milletimizi dinlemeye, milletimizin sesi olmaya devam edeceğiz.
“Kürsülerden tatlı su delikanlılığı yapmak yerine, kulaklarını aç, bu bölümü iyi dinle. Dinle ki, milletinin dertlerine dair, bir fikir sahibi ol. Unutma; O çok korktuğun sandıktan, sağlam çıkmanın yolu, kamera karşısında takındığın, “sert adam” pozları değil, milletinin dertlerini çözmek için göstereceğin iradedir.
“Mesela; Bingöllü bir dönerci kardeşimiz diyor ki; “Kazancımız yarı yarıya indi, eriyor. Mücadele ediyoruz. Ayakta durmaya çalışıyoruz.” Mesela; turizm şirketi sahibi bir kardeşimiz diyor ki; “İşler sıfır. Kiralarımızı ödeyemiyoruz. Maliyetlerle boğuşuyoruz. Çocuklarım işsiz. Etraftan destek alıyoruz.” Mesela; Bir çiftçi kardeşim diyor ki; “Tek başına gübre fiyatları bile, belimizi büktü. Biz tarlaya küstük, hayat da bize küstü.”
“SAYIN ERDOĞAN, BU SERZENİŞLERİN MUHATABI SENSİN”
“Sayın Erdoğan; Bu serzenişlerin muhatabı sensin. Dümen siyasetini bırak, milletimiz ne diyor, sen asıl buna bak. Bak, mesela; Yine Bingöl’den, gencecik bir evladımız, Murat diyor ki; “Benim babam asgari ücretle çalışıyor. Ben babama yardımcı olabilmek için, gidip elma topluyorum, satıyorum. Gerçekten bir test kitabı bile, alamayacak durumdayım. 80 lira test kitabı olur mu, Meral Hanım? 11’inci Sınıftayım, seneye sınava hazırlanmam lazım. Vallahi alamıyoruz bir şey.” Mesela; Yüncülük yapan Muhittin bey, öyle ağır bir şey söylüyor ki… Ama anlayana… “Helal iş yapmaya çalışan bir esnafım. Buradan 10 aile ekmek yiyor. Sabredeceğiz, idare edeceğiz inşallah.” Bu kavramlar tanıdık geliyor mu Sayın Erdoğan? Muhittin Bey, “helal kazanç” diyor, bunca zorluğa rağmen yetiniyor, “sabır” diyor. Bir yanda, etrafını sarmış haramzadelerin, doymayan iştahları, Diğer yanda, çektiği tüm zorluklara rağmen, milletimizin gösterdiği şu zarafet. Yazıktır, günahtır.
“Mesela; Sen, nereden kavga çıkarırım, nereden huzursuzluk yaratırım diye uğraşırken, milletin parasını, o beş müteahhidin kasasına akıtırken, Bingöllü kardeşlerim, dünyaca meşhur Bingöl balını, satamaz hale gelmiş. Stopajdan dertli, ödeyemediği primlerden dertli. Mesela; “Dünle bugün arasında ne fark var?” diye sorduğumda, dönerci bir kardeşim diyor ki; “Dünle bugün tutmuyor, her gün kötüye gidiyor. Vallahi kişi var, dürüm bile yiyemiyor. Çoğu müşterimizde nakit yok, kredi kartıyla, yani borçla yiyor.” Mesela; Bingöl’ün Genç ilçesindeki bir oğlumuz, durumu şöyle özetliyor: Diyor ki; “Üniversiteye hazırlanıyorum. Gerçi, okuyan da boşta kalıyor ya…Babamın dükkanında çalışıyorum. Veresiye defterimiz çok kabardı. Alacağımızı alamıyoruz. Ama komşudur, ürün vermezsek de ayıp olur. Ne kadar dayanacağız bilmiyorum.” Söyle bakalım, Sayın Erdoğan;
“Şimdi bu hak mıdır? Çıkıp, kürsülerden, ahlak diskurları atarken, milletimize reva gördüğün bu durum, adalet midir? Yine Genç’te, market sahibi bir başka kardeşimiz diyor ki; “Ev geçinmiyor. Evimiz kira. Burası da kira. 170 bin lira borcumuz var. Ayda 3 bin, ona ödüyoruz. Elektrik faturası, zaten 1100 lira geliyor. Gıda hariç, ayda bin lira da giderim var. Hadi gelsinler, benim yerimde olup da geçinsinler bakayım. Hepimiz ekonomi profesörü olmuşuz, haberleri yok.” Bingöl’ün en önemli gelir kapılarından biri besicilik. Bak bakalım, besici kardeşim ne diyor: “Arpa buğday kalmadı. Hayvanlarımız gidiyor, insanlarımız gidiyor. Beslediğim hayvanın giderini karşılayamıyorum. Tarım bakanı, çiftçinin ne halde olduğunu gelip bizzat kendisine sorsun. Bu memlekette, dayın yoksa, sen de yoksun.”
“AMA İŞ KORUCULARIMIZA GELİNCE, HER ZAMANKİ GİBİ YİNE ORTALIKTA YOKSUN”
“Dahası var. Lafa gelince mangalda kül bırakmıyorsun, ama iş korucularımıza gelince, her zamanki gibi yine ortalıkta yoksun. Bingöl’de, korucularımızın talepleri var. Bana verdikleri notu, kürsüden okumaya söz verdim. Sayın Erdoğan; Kürsülerden vatan demek kolaydır, bayrak demek kolaydır. Maharet, bu duruşu, ateşin ortasında sergilemektir. Maharet, ateşin ortasında bu duruşu sergileyenlerin, arkasında durabilmektir. Maharet, seçimden seçime değil, işine geldiğinde değil, her zaman onların arkasında durabilmektir. Bu vesileyle, Şehit ve gazilerimizi saygı ve şükranla anıyor Tüm güvenlik güçlerimize, sağlık-sıhhat, güç-kuvvet niyaz ediyorum.”